G20 Liderler Zirvesi bugün Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde toplanıyor. Zirveyi takip etmek için heyetle birlikte yoldayız. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün çok erken saatlerde zirveye katılmak için yola çıktı. Ankara'dan Rio'ya yolculuk yaklaşık 14 saat sürüyor. Erdoğan'ın, bu kadar uzun süren uçak yolculuğun ardından hiç dinlenmeden aynı gün Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva ile bir görüşmesi vardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan dönüşü gazetecilere "Sayın Lula ile oradaki buluşmamız inşallah dünyada ses getirecek bir buluşma olacaktır. G20 Zirvesini, küresel ekonomi ve enerji güvenliği konularında önemli bir platform olarak görüyoruz" demişti. İki ülke arasında yeni dönemde ticaret konusunda önemli kararlar alınabilir. Son yıllarda bu tür zirveler, kendi gündeminin ötesinde ikili görüşmelerle lider diplomasisi açısından önemli. Bunu en etkin kullanan liderlerden biri Erdoğan. Hem ikili görüşmelerde hem de zirve toplantılarında, İsrail sorunu başta olmak üzere, küresel sorunların adaletli bir bakış açısıyla ele alınarak çözüme kavuşturulması için çabalıyor. Bu zirvede de bir çok devlet başkanı ile görüşmesi bekleniyor.
İsrail saldırganlığı konusunda Brezilya Devlet Başkanı Lula'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'la çok yakın bir pozisyona sahip olduğunu ve benzer söylemleri kullandığını hatırlatalım. Dolayısıyla Filistin'deki soykırımın iki lider arasındaki görüşmede ele alınması sürpriz olmaz.
G20, küresel ekonomide var olan ya da potansiyel ekonomik temelli krizlere çözüm amacıyla kurulmuştu. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler küresel ekonomiyi krizden uzak tutacak politikalar geliştireceklerdi. İlk kurulduğu dönemlerde krizlere çözüm konusunda sonuç aldığından dolayı, zirve toplantıları liderler düzeyine taşındı.
G20, dünya nüfusunun üçte ikisini, ekonomisinin yaklaşık %85'ini, ticaretinin ise %75'ini temsil ediyor. Dünyada güç dengeleri de bu yapının içinde yeniden şekilleniyor. G20 ülkelerinin arasında özellikle ticaret ve küresel ekonominin geleceğinin belirleyiciliği konusunda yıkıcı ve radikal bir rekabet var. Dolayısıyla, ABD, Çin, Rusya gibi ülkelerin yer aldığı bu yapılanmada, küresel ekonomin geleceğine ilişkin etkili ortak karar ya da bakış açısı oluşturmak pek mümkün gözükmüyor.
Böyle olduğu için de G20 zirveleri giderek daha etkisiz hale geliyor. Kuruluş amacının ötesinde dolaylı ikincil konulara odaklanıyor. Şu an devam eden Rio Zirvesinin gündeminde, "Sosyal Kapsayıcılık ile Açlık ve Yoksullukla Mücadele", "Sürdürülebilir Kalkınma ve Enerji Geçişi" gibi temaların bulunması bu durumun göstergesi.
Temmuz ayındaki maliye bakanları toplantısında, ultra zenginlerden servet vergisi alınması tartışılsa da, Almanya ve ABD'nin direnci ile bu konuda ilerleme sağlanamamıştı. Küresel eşitsizlikle mücadele için kullanmak üzere toplanacak bu vergi planı, bu zirvenin de gündeminde olacak. Ancak burada da ortak bir karar zor görünüyor.
Dünya G20'nin kuruluş amacının belirlendiği dönemdeki dünya değil. Ülkeler gümrük duvarlarını sağlamlaştırmak istiyor. Ulusal ekonomileri güçlendirmek için maliyetlere katlanılması gerektiği görüşü yükseliyor. Küresel siyasette popülizm etkisi yayılıyor.
Dünya gündemi, Trump'ın yeni dönemine yoğunlaşmış durumda. Trump'ın yeni döneminde ABD-Çin arasındaki ticaret savaşının nereye evrileceği, diğer ticaret partnerlerine ne tür yeni tarifeler getireceği gibi konular küresel ekonominin şekillenmesinde etkili olacak.
İkinci Trump döneminin dünya için ne getireceği belirsizliğini koruyor. G20 zirvesinde liderlerin yapacağı açıklamalar ve alınacak kararlar, ülkelerin Trump dönemine nasıl hazırlandığı konusunda da ipucu verecek. Çıkan sonuçları da zirveyi yerinde takip ederek analiz etmeye çalışacağım.