Devlet Bahçeli, 5 Kasım'da, Suriye'den çekilme vaat eden Trump'ın seçileceğini bilse ve 7 Aralık'ta Suriye'de bağımsız PKK devleti projesini çöpe atan bir devrim yaşanacağını duysa, 22 Ekim'de Öcalan'a o çağrıyı yapar mıydı?
Bilemiyoruz.
Peki soruyu DEM cephesi için uyarlasak... 5 Kasım ve 7 Aralık'taki gelişmeler yaşanmasa harekete geçerler miydi?
Bu sorunun cevabını biliyoruz.
Zira Suriye'deki PKK'nın köşeye sıkışmasıyla sonuçlanan süreç başlayana kadar Bahçeli'nin 22 Ekim'deki şoke edici çıkışını havaya bakıp ıslık çalarak karşılamışlardı.
Ayrıca, baksanıza okyanus ötesindeki sistemle iş tutan ne kadar örgüt varsa bugünlerde yegâne derdi, dosyası yeni ABD başkanının önüne geldiğinde fiili durumunu muhafaza etmek. Trump'ın kaybetmişleri muhatap almayacağını biliyorlar.
Suriye PKK'sının başındaki Mazlum Kobani'nin Ahmed Şara'yı oyalaması da bu yüzden, Türkiye'de PKK'nın yasal kanadı olarak işlev gören DEM'in parti ziyaretleriyle protokol işletmesi de.
Hadi İmralı'nın cevabını alınca çağrıyı yapan Bahçeli'nin yanına gitmenizi anladık. Yarın da AK Parti'ye gideceksiniz, peki. Sonra DEVA, Gelecek, Yeniden Refah ve diğerleri... Daha sırada CHP var.
Ziyaretlerinizde ne soracaksınız merak ediyoruz?
Şöyle bir şey olabilir mi mesela:
"Bahçeli, Öcalan'a 'PKK'yı bitir' dedi. Öcalan 'Çağrı yapmaya hazırım' dedi. Siz ne diyorsunuz, PKK silah bıraksın mı?"
Sonra Ahmet Türk'ün dediği gibi iki üç kez daha İmralı'ya gidersiniz. Dönüşte de bir tur daha parti ziyaretleri...
AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman da "Şubat ayı içerisinde artık Türkiye'de silahların bırakılacağı bir iklimin, PKK terör örgütünün Türkiye'de artık eylem yapmayacağının ve silahlarını bırakacağının gündeme geleceğini, daha çok konuşulacağını düşünüyorum" diyor.
O kadar beklememize ne gerek var? Kandil'dekilerle de konuştunuz. İsterseniz İmralı'ya bir kere daha gidin ve hafta içinde bitirin bu işi. PKK'nın bittiğini ilan edin.
Daha müzakere edeceğiniz talepleriniz mi var?
Kusura bakmayın ama hiçbir alacağınız yok. Sadece hiçbir demokraside müsaade edilmeyen siyasi konforunuzu artık terk etmek zorundasınız.
Silahların gölgesinde siyaset yapmayacağınızı taahhüt etmek tercihiniz değil göreviniz, asgari yükümlülüğünüz.
Siyasetin tavrı bir yana, halkın büyük çoğunluğunun meseleye bakışı budur.
Hayır, acelecilik falan yapmıyorum. Sadece bu ekibi tanıyorum. İlkinde olduğu gibi yine süreci şova çevirip provokasyonlara zemin hazırlamaları işten bile değil.
***
İŞ BULMUŞSUN GÜVENLİSİNİ Mİ ARIYORSUN!
"Güvenceli çalışmak istiyoruz" pankartı açan taşeron işçilerin yanına giden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay diyor ki:
"Bu şehirde on binlerce insan işsiz. Lütfen bunu yapmayın. Eğer burada durmaya devam ederseniz artık o firmada da çalışamayacaksınız."
Belediye başkanının "solcusu" da bir başka oluyor canım!
***
AVRUPA BİZİ KISKANIYOR
Barcelona'da kaldırımda elektrikli scooter sürenlere 500 euro ceza verilecekmiş.
Yasayı çiğneyene cezayı herkes keser.
Siz kask takan motosiklet sürücülerine, ilçedeki akaryakıt istasyonlarında yüzde 5 indirim yapan İslahiye Kaymakamlığı gibi yasaya uyanı ödüllendirebiliyor musunuz onu söyleyin?
***
'ELON MUSK BAKANLIĞI' HER DEVLETE ŞART
Elon Musk, Trump'ın başkanlığı döneminde ABD'nin Verimlilik Bakanı olacak. Departmanı Vivek Ramaswamy ile birlikte yönetecek.
Her konuşmasında devlet harcamalarının ve bürokrasinin ülkede nasıl devasa bir kara delik yarattığını anlatan Musk'ın işbaşı yapınca pek çok kuyruğa basacağı kesin.
Zira dünyanın en borçlu devleti olan ABD'nin yola böyle devam etmesi artık imkânsız ve bu yalnızca Amerikalıları ilgilendiren bir sorun değil. Ayının kırk hikâyesi varmış, kırkı da balla ilgili. O misal, devasa borcu çevirmek için savaştan başka yol bilmeyen süper güçler bütün dünyayı kaosa boğuyor. Ve sonuçta kazanan sadece, silah, ilaç vs. gibi alanlardaki bir avuç kartel oluyor.
Her devletin bir Musk bulması imkânsız ama bir verimlik bakanlığı her ülkeye şart.