"Gazze'yi ilk müthiş hücumdan kurtaran alay bizim tarihte en derin izlerden birini bırakmıştır. Bu alay, kendisinden en az dört beş kat daha üstün kuvvetlere karşı Gazze'yi kurtardı.
Aralıksız bir demir yağmuru altında insanı deli eden büyük ve mukaddes Gazze gününden Kudüs'e dönen yaralıları ziyaret ederken, bir arkadaşım, neferlerden birine demiş ki: Nasıl? Yine gelirler mi dersin?
Nefer cevaplamış: Gelemezler! Bizim alayı gördüler...
Cesur neferin bu sözüyle anlatmak istediği şey, alayın daha önce Çanakkale'de bulunmasıydı."
***
Okurken,
"Bu da ne!" demiş olabilirsiniz...
Çünkü bunlar okullarda okutulmadı; Birinci Büyük Harp'in
Çanakkale hariç birçok cephesinde
olan bitenden "Cumhuriyet dönemi
okumuş insanımız"ın haberi olmadı...
Bilsek, bugün yaşananlara daha farklı bakardık, diye düşünüyorum...
Yazımın girişine aldığım satırlar 1914-1918 arasında
4. Ordu Komutanı Cemal Paşa'ya kâtiplik yapan Falih Rıfkı Atay'ın "Ateş ve Güneş" adlı hatıra ve notlarından beni çok etkileyip düşündüren bir bölüm...
Peki Atay'ın sözünü ettiği hangi muharebe?
Nisan 1917'deki İkinci Gazze Muharebesi...
***
Falih Rıfkı Atay pek bilinmeyen bu kitabına bazı subaylarımızın mektuplarını da koymuştur.
Birinde şunları okuruz:
"Bilsen Gazze'de ne kadar rahatım.
Savaş zamanı cephede yaşamaktan başka teselli olmadığına inanıyorum artık. Ara sıra bilinmez
köşelerden yaprakları sıyırıp gelen kurşunlardan
başka lezzetsiz şey yok."
Bir diğerinde ise şunlar var:
"
İkinci Gazze muharebesinin son gününü görenler, 11. bölüğün ismini unutamazlar. Nitekim kaç
bin Türk'ün kanı ve kemiği üzerinde
birleşen bu mukaddes cephe büsbütün
yerinden kımıldayıp
Filistin'e geri çekilinceye
kadar birçok kıta bu bölüğün
kahramanlıklarını yâd ettiler."
Nasıl bir kahramanlık mı?
Ağır makineler ve demir çelik yığınlarıyla donanmış İngiliz siperlerinin ateş yağmuru altında ağır el bombalarını kaptığı gibi koşup fırlatan neferlerdi hepsi...
***
Suriye'nin, Filistin'in ya bugününü konuşuyoruz ya da gerilere gidiyoruz.
Esas kritik döneme; geçen yüzyılın başlarına gözlerimiz kapalı sanki...
Birkaç haftadır pazar günleri ne yapmaya çalıştığımı anlamışsınızdır...
Bugünü anlamak için savaşı ve barışıyla biraz da o tarihe, o günlere bakmamız gerekiyor.