Emperyal liberal sistem artık miadını dolduruyor. Bizzat kendileri bunu itiraf ediyor. Francis Fukuyama gibi düşünürlerin 'tarihin sonu' ve 'annus mirabilis/muhteşem yıl' diye nitelediği 1989'da Berlin Duvarı ile birlikte sömürgeci Batı'nın iki ayağından biri olan komünist dünya yıkılmıştı.
Şimdi sıra diğer ayakta. Bu nedenle Donald Trump'ın ikinci kez ABD başkanı olarak seçildiği 5 Kasım 2024 tarihi şimdiden Batılı akademisyen ve analizciler tarafından 'liberal dünya'nın sonu olarak sembolize ediliyor.
ABD'de Trump ve Elon Musk gibi iki çapkın milyarderin ipleri ele geçirmesi SSCB'nin çöküşüne benzer şekilde Atlantik merkezli 'yeni bir dünya düzensizliği'ne yol açacaktır.
Trump'ın zaferi her açıdan liberal Amerikan imparatorluğunun ve Pax- Americana'nın bitişine işaret ediyor.
Kuşku yok ki ABD yine dünyanın öncü ve hegemon gücü olmaya devam edecek. Ama sözde bile olsa artık 'liberal ve demokrat' olamayacak.
***
Çünkü
'liberal uluslararası düzen' denilen emperyalist çark bütün yönleriyle
deşifre olmuş durumda.
Zaten
Amerika da bu
sömürgeci kurguyu dünyanın gerisine dayatacak güce
ve siyasi iradeye artık sahip değil. Nedeni
de Trump'ın, ABD'nin 1989'dan sonra
inşa ettiği neo-liberal dünyada
en büyük kazananın Çin ve en büyük kaybedenin ise yine ABD olduğuna inanması.
ABD,
II. Dünya Savaşı'nda yendiği rakipleri
Almanya ve Japonya ile
Soğuk Savaş'ın ilk sıcak cephesi olan
Kore Savaşı'ndan sonra vesayeti altına aldığı
Güney Kore'yi kendi
'demokratik ve kapitalist' sistemine başarıyla entegre etti. Fakat bu
'emperyal kurguyu' 1989'dan sonra Çin'e dayatamadı.
Bu
reel-politik determinizm nedeniyle ABD bütün
neo-liberal aksiyomlarını terk etmek zorunda. Yoksa kaybı her geçen gün daha da artacak.
Dolayısıyla
küresel ekonomi ve siyaset bundan sonra açık olmaktan çok
kapalı, entegre olmaktan çok parçalı, sınırsız
olmaktan çok bağlı hale gelecek. Her
şey
çok kutuplu ve çok parçalı dünyaya göre şekillenecek.
***
Bu yeni dönemde devletlerin
grand stratejilerinde portföy oluşturma, ticaret
tarifeleri,
sübvansiyonlar, yatırım kısıtlamaları, göçmen karşıtı girişimler, kaynak korumacılığı ve içe odaklı endüstriyel
politikalar ile
teknolojik ambargolar hayati önemde olacak.
Artık
ulusal politikalara küresel piyasanın talepleri yön veremeyecek.
Zira yatırımcılar için
milliyetçi ve güvenlik odaklı stratejiler ekonomik verimlilik ve kârdan daha belirleyici bir kritere
dönüşecek.
Ancak böyle bir tercihin kızıştıracağı ticaret savaşlarında
Çin'in nadir metaller ve minerallere uygulayacağı ambargonun
ABD'nin endüstriyel kapasitesini baltalama riski çok yüksek.
Ayrıca milliyetçi bir ABD şu an
30 trilyon doları geçen yabancı sermaye varlıklarının
ülkeye akışını da azaltacaktır.
Hatta var olanların kaçışını bile tetikleyebilir. Çünkü
ABD tasarruf açığını onlarca yıldır
küresel sermaye fazlasını ithal ederek telafi ediyordu. Bu çark esastan bozulacak.
Hâsılı kelam
Donald Trump'ın ilk döneminde
liberallerin kaosu hüküm sürdü. İkinci döneminde ise Trump
kaosu liberallere karşı ölümcül bir silah olarak kullanacak ve dünyalarını başlarına yıkacak. Genel gidişat bunu gösteriyor.