YENİ TÜRKİYE'YE MEKTUP - SAĞLIK
Prof. Dr. ZEHRA NEŞE KAVAK (Academic Hospital Yönetim Kurulu Başkanı, Kent Üniversitesi Rektörü)
Her insanın bir öyküsü var. Benim öykümü belirleyen şeylerden biri kadın olmam sanırım. Kadın bir bilim insanı, kadın bir yönetici ve eğitimci olarak zorlukların üstesinden gelmek kolay olmadı. Başarı rekabeti de getirdi tabii. İlk başlarda zorlandığım çok oldu. Basamakları teker teker çıkmak; elma, armut toplar gibi kolay olmadı. Hayatım hep mücadeleyle geçti. İşin sırrı vazgeçmemekte aslında. Bıçak kemiğe dayandığında bile sen ona dayanabiliyorsan işte hayatın döndüğü noktası orası. O noktadan sonra devam edebiliyorsan hayat seni başarıya götürüyor. O bıçak sırtını çok hissettim. Vazgeçmeyi düşündüğüm zamanlar da oldu. Ama yapısal olarak vazgeçmem mümkün olmadığı için devam ettim. Ekip arkadaşlarım da beni destekledi. Uyumlu bir çalışmayla hastanemize ve ülkemize yeni tesisler, yeni ödüller kazandırdık. Bireysel başarı belli bir noktada toplumsallaştığı zaman daha önemli hale geliyor. Bu noktada insanların bireysel başarısını ülkenin de Türk toplumunun da başarısı saymak mümkün. Aynı zamanda ülkenin başarısı ve insanlarına verdiği özgüven de bireysel başarıları tetikler. Biz bu noktada üzerimize düşeni kendi bulunduğumuz alan üzerinden yapmaya çalışıyoruz. Türkiye'de sağlık alanında bir reform yapıldı. Tüm sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanması, hastaların çok az fark ödeyerek hizmet alabilmeleri, acil hizmetlerden ücret alınmaması, yoğun bakım, organ transplantasyonundan ücret alınmaması halkı son derece memnun eden gelişmeler. Türkiye'nin sağlıkta yaptığı reformla birçok ülkeye örnek olduğuna inanıyorum. Amerika'dan, Hindistan'a, Çin'den Filipinler'e çok değişik coğrafyalarda 48'in üzerinde ülkeye davetli konuşmacı olarak gittim. Toplantılara gittiğimizde hem konuşmamızı yapıyoruz, hem de oranın sağlık durumunu da yakından görme imkanına sahip oluyoruz. Hastaneleri geziyoruz. Bu işleri çok yakından gözlemlediğim için söyleyebilirim ki, Türkiye sağlıkta reform değil devrim yapmıştır.
GÖĞSÜMÜZÜ GERE GERE DOLAŞIYORUZ
ABD Obamacare'i çıkardı ama kimseyi memnun edemedi, hâlâ tartışılıyor sistem. Türkiye'nin sağlık reformunu örnek almaları lazım! Sağlık reformunun sonuçları yüz akımız. Ülkelerin gelişmişliğini tanımlamak için eskiden bazı kriterler vardı; kişi başına düşen milli hasıla, kişi başına düşen beyaz eşya sayısı gibi. Bugün dünyada ülkelerin gelişmişliğini belirlemek için çok daha sofistike kriterler var. Mesela bir ülkedeki doğum esnasında anne ölüm oranları, bebek ölüm oranı. Bunlar ülkelerin gelişmişliğini gösteren en sofistike kriterlerden. Bizim ülkemizde 15 yıl önce rakamlar çok kötüydü. Kongrelere gittiğimizde üzülürdük sonuçları gösterirken. Ama şimdi göğsümüzü gere gere dolaşıyoruz. Türkiye'de anne ve bebek ölüm oranları pek çok ülkeye göre düşük. Bebek aşılanma oranında da çok iyiyiz. Dünya Sağlık Örgütü bu açıdan bizi örnek ülke olarak gösteriyor. İşin eğitim kısmına gelince; o alanda da öğrencilerimizi kendi milli değerlerine bağlı dünya yurttaşları olarak yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Kurucu rektör olarak görev yaptığım Kent Üniversitesi'nde öğrencilerimizin uluslararası standartlarda modern bir eğitim almalarını, başta bilim ve teknoloji olmak üzere dünyadaki son gelişmeleri yakından takip etmelerini istiyoruz. Bunun yanında bu coğrafyanın hamuruyla yoğrulduklarını, bu topraklardan beslenerek hayata başladıklarını ve bu ülkeye hizmet etmelerinin önemini de hatırlatmak istiyoruz.
HAYAT BİR YARIŞ, MARATON
Bizim jenerasyon farklıydı, bizden sonraki ve şimdiki yeni jenerasyon dedikleri jenerasyondan da farklı. Doğal olarak hayattan beklentiler de farklı. Benim 18-25 yaş ki dönemimle şimdiki arasında gerçekten çok farklılık gösteriyor. Bizim hayata asılma biçimimiz, mücadele tarzımızla şimdiki gençlerin tarzı çok değişik. Şimdiki gençlerin hayattan çok fazla beklentisi yokmuş gibi bir havası var. Bunu açıkçası çok tasvip etmiyorum. Hayat bir yarış, bir maraton. Öyle görmek lazım. Zorluklar karşısında yılmamak, başarmak çok önemli. Çok tıkandım, çok yoruldum, artık uğraşmak istemiyorum dediğin anda bile direnebiliyorsan, o noktada dahi mücadeleni sürdürebiliyorsan işte o andan sonra başarı geliyor. Gençlere şunları tavsiye edebilirim; hayatta hiçbir zaman mevki ya da para için çalışmasınlar, hayatta başarı için çalışsınlar. Çünkü eğer başarı için çalışırlarsa, bu onlara hem mevki hem parayı getirecektir. Bu çok önemli; başarı odaklı olmak, bir işi başarmaya ve eksiksiz yapmaya çalışmak çok önemli. Bu ufak bir iş olabilir, çok önemsiz bir iş de olabilir çok büyük bir iş de olabilir ama şeytan ayrıntıda gizlidir. Verilen işi eksiksiz yapmaya çalışmayı ilke edinmek lazım. Ben hep öyle yaptım. İşin yüzde yüzünü yapmaya çalıştım, hedefin yüzde 90'nını tutturabildiğimde de mutlu oldum. Hayatta bir hedefimiz olmalı, bunun için mücadele etmeliyiz. Bütün ileri Batı toplumlarının başarısındaki kriter budur. Hep en iyiyi yapmaya çalışmak. Bunun için de ruh disiplini gerekiyor. Gençlerimize hangi iş olursa olsun ruh disiplini olmadan başarının gelmeyeceğini hep akıllarında tutmalarını öneririm.