YENİ TÜRKİYE'YE MEKTUP - TEKSTİL
MUSTAFA GÜLTEPE (İTHİB, İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri Başkanı)
Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en önemli dönüşümlerinden birini yaşıyor. Dönüşümün izlerini hayatın her alanında görebiliyoruz. Dünyanın sayılı büyük ekonomilerinden birine sahip ülkemiz, birbirinden iddialı projelerle adından söz ettiriyor. Etrafımız ateş çemberi. Dünya enerji rezervlerinin büyük bir bölümüne sahip Ortadoğu coğrafyası üzerine kapalı kapılar ardında çeşitli senaryolar yazılıyor. Bu karanlık senaryoların sahadaki karşılığı en son Suriye'de görüldüğü üzere bölge halkları için ölüm, kan, göç ve gözyaşı oluyor. Türkiye böylesine zorlu bir süreçte, başkalarının yazdığı senaryolara figüranlık yapmaktansa bizzat oyun kurucu olarak sahada yerini aldı. Afrin Operasyonu'nda bir kez daha anlaşıldığı gibi siyasi otoritenin proaktif dış politikası kamuoyunda karşılığını buluyor. Ekonomide, dış politikada, hayatın bütün alanlarında ortaya konan 'yerli ve milli' duruş, elbette insanımızın özgüvenini, geleceğe dair umutlarını da arttırıyor. Hazır giyim üreten ve ihraç eden bir firma yöneticisi olarak sık sık yurt dışına gidiyorum. Yabancı muhataplarımızla konuşurken, artık çok daha özgüvenliyiz. Kısa süre önce başkanlık görevini üstlendiğim İTHİB, bu özgüven ile orta vadede 60 milyar dolarlık ihracat hedefini önüne koydu. Yine bu özgüvenle ülkemizi hazır giyim ihracatında yedincilikten dünya üçüncülüğüne taşıyacak Hazırgiyim Sektörü Vizyon Belgesi'ni hazırladık. Hazır giyim markalarımız 100'e yakın ülkede yaklaşık 3 bin mağaza ile bayrak gösteriyor. Yurt dışında her yıl 300'ün üzerinde yeni mağaza açan markalarımız arasından yakın gelecekte global devler çıkacağını bu özgüvenle söylüyoruz. Başta kendi sektörümüz olmak üzere ülke ekonomimizin gelecekte çok daha güçleneceğinden, halkımızın refah düzeyinin hızla yükseleceğinden hiçbir şüphem yok. Özellikle eğitimli, dinamik genç nüfusumuz, umutlarımı artırıyor. Bizler zor koşullarda, adeta tırnaklarımızla kazıyarak buralara gelebildik. Gençlerimiz şimdi çok daha şanslılar. Elbette başarı kendiliğinden kazanılmıyor. Başarı için sadece zeki olmak da yetmiyor. Çalışmak, çalışmak, çok çalışmak gerekiyor. Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar'ın "Zekaya inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum" sözünü gençlerimizin akıllarından çıkarmamalarını diliyorum. Gençlerimizin büyük bölümünün bu sözün anlamını zaten içselleştirdiğini kendi gözlemlerimden biliyorum. Onlarla gurur duyuyorum. Ülkemizin dördüncü sanayi devrimini donanımlı gençlerimiz sayesinde kaçırmayacağından eminim. Onların yaratıcı fikirlerini koz olarak kullanıp küresel ticarette sadece kuralları uygulayan değil, oyun kuran aktör olacağımıza inanıyorum. Özetle geleceğe baktığımda ekonomisi güçlü, özgüveni tam, refah düzeyi yüksek, mutlu insanların yaşadığı ve dünyanın gıptayla izlediği bir Türkiye görüyorum. Elbette güçlü ülkelerin medyasının da güçlü olması gerekiyor. 33 yıl önce yayın hayatına başlayan SABAH Gazetesi'nin yazılı medyamıza bambaşka bir soluk getirdiğini çok iyi biliyorum. SABAH'a yayın hayatında nice 33 yıllar diliyorum.