Son zamanlarda "sivil darbe" diye bir zımbırtıdan söz ediyorlar ya... Aslında ciddiye almaya, üzerinde konuşmaya gerek yok. Çünkü eskilerin tabiriyle, zırva tevil götürmez... Yani zırvanın yorumu olmaz.
Siyasette ve toplumda somut karşılığı olmayan bir şeyin nesini yorumlayacaksınız?
Ancak başka bir sorun var:
Netice itibariyle bir koro tarafından dile getirildiği için içerik açısından değil, biçimsel açıdan ele almak gerekiyor.
Yani "var mı, yok mu" diye değil, "böyle bir zırva niye şimdi dolaşıma sokuluyor" diye sormak gerekiyor.
***
Bildiğiniz gibi laf aslında yeni değil. Politika üzerine laf üretenler, çeşitli dönemlerde sivil darbe sözünü kullanmış.
Örneğin, Mart 1999'da seçimleri ertelemeye çalışanları Başbakan Bülent Ecevit "Bu bir sivil darbedir" diye eleştirmiş...
Fazilet Partisi Başkanı Recai Kutan da, "Asıl sivil darbeci Ecevit'tir" diye ona cevap vermiş.
Böyle tip çok laf var. Uysun uymasın, siyasetçiler birbirini sivil darbeci olmakla suçluyor.
Yani eski sivil darbe suçlamalarının çoğu, siyasetçiler arasındaki atışmadan ibaretti.
Bugünkü durum ise farklı: 2009 içinde ucundan kenarından "yoklandı" bu söz.
Yoklamalar yoğunlaşınca uyarmış, "Bunlar 'mahalle baskısı' ya da 'ılımlı İslam' türü bir kampanya başlatacaklar, aman dikkatli olun" demiştim.
Sonra lafı beklemeye aldılar.
Geçtiğimiz aralık ayında ise "fayrap" yaptılar!
(İngilizce "fire up" deyiminden gelen fayrap kelimesi artık pek kullanılmıyor. "Ateşlemek, ateş yakmak, gazlamak, kızmak, kışkırtmak" gibi anlamları var.)
Nasıl olsa ellerinde bol sayıda gazete ve TV kanalı var. Yaza yaza, konuşa konuşa çoğaltıyorlar lafı. Yoktan var ediyorlar.
***
Hani halk arasında "bir şeyi 40 kere söylersen olur" denir ya... İşte ona benzer bir durum bu: Medya çağına uygun çalışıyorlar.
Üretim çağı şöyledir: Ben elimdeki yumurtayı sana verdim. Sen de kendi yumurtanı bana verdin. Ne oldu? Bende de, sende de hâlâ birer yumurta var.
Medya çağı ise şöyle: Ben elimdeki hikâyeyi sana verdim. Sen de aynısını yaptın. Sonuç: İkimizin de ikişer hikâyesi oldu.
İşte bu sivil darbe zımbırtısı da böyle bir şey: Söyleye söyleye çoğalıyor.
Hele bir de karşı cephe cevap verme çabasına girerse... Lafı ortaya atanların keyfine diyecek kalmıyor: Çünkü cevap verilmesi hayali iddiaya güç katıyor. (Hortlakları tartışmak gibi...)
Kurulan tezgâhtan haberi olmayanlar da "sivil darbe ihtimali olmasa da, olayda bir gerçek payı varmış" demeye başlıyor.
Aynı şey mahalle baskısında da olmuş, laf yetiştirme aymazlığı, zırvayı gerçek hale getirmişti.
***
Hani nerede şimdi mahalle baskısı? 2007'de keşfedildi, 2008'de konuşuldu.
2009'da unutuldu!
Peki, somut neye yaradı? AKP'ye açılan kapatma davasını meşrulaştırmaya!
(Yarı cahiller, "E tabii birader" diye konuştular aralarında, "bunların döneminde de mahalle baskısı çok arttı." Karşılığının olması gerekmez, mühim olan kelimeyi cümle içinde kullanmak; anlıyorsunuz değil mi?)
İşte bu da öyle bir tezgâh.
Peki niye? Birçok yorumcu AKP'ye karşı yeni bir kapatma davasının hazırlığı olarak görüyor.
Laiklik karşıtlığı gündemden düştü. Onun yerine darbecilikle suçlayacaklar.
Bunun psikolojik hazırlığını da malum medya yapıyor.