İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yolsuzluk ve terör suçlamasıyla gözaltına alınmasının ardından Özgür Özel'in önünün açıldığı söyleniyor.
Evet, Kemal Kılıçdaroğlu'nun "şaibeli kurultay" iddialarının işaret ettiği Genel Başkan, İmamoğlu'nun gölgesi altındaydı. Genel Başkan Özel değil de İmamoğlu gibiydi.
Ne var ki şimdi işi daha zor.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in önerdiği gibi, çıkıp "İddialar kanıtlanırsa istifa ederim" şeklinde bir pozisyon alsa hafif kaçacak.
ABB Başkanı Mansur Yavaş gibi, "Kimse yargılanamaz değil, herkes yargılanabilir, mahkemeye gider suçu varsa ceza alır. Bu şekilde gözaltı olması kötü bir görüntü yarattı" falan dese partinin başına çoktan İmamoğlu'nu geçirmiş CHP'liler canına okuyacak...
Hepsinden önce kurultayda Kılıçdaroğlu'na karşı işbirliği yaptığı İmamoğlu'nun hışmını üzerine çekecek.
Ve o da süreci sokağa taşıyarak yürütmeye karar vermiş gibi görünüyor.
İBB'de yattığı çekyatın fotoğraflarını basınla paylaşan Özel'in, "Dünya siyaset tarihi tek adamların ülkeleri nasıl felakete sürüklediklerini yazar. Ancak dünyada diktatörlerin nasıl gittiği konusunda ise meydanlara milyonların inmesi dışında başka yol yoktur. Pazar günü herkesi meydanlara çağırıyorum. Kalkın ve bu ülkeyi kurtarın. 23 Mart Türkiye'nin baharıdır" sözleri bunun kanıtı.
Özgür Bey'in bugün bölgemizdeki kaosun sebeplerine dair derin bir bilgisi olmadığını zaten görüyoruz. Dolayısıyla bölgedeki yıkımın sebebi olan Arap Baharı denen ABD projesine hâlâ olumlu anlamlar yüklemesine şaşırmıyoruz.
Peki, okyanus ötesinde ülkeleri bölüp parçalamak, kolay lokma hâline getirmek için turuncu devrimler ve Arap Baharı ayaklanmaları tertipleyenlerin artık işbaşında olmadığını da mı göremiyor?
Artık ABD'nin başında, yabancı ülkelerde operasyonlar çeken USAID gibi kurumları fesheden, CIA'ya, FBI'ya içeride iş bulan yeni bir başkan var.
Bu işlere yatırım yapan, ancak şimdilerde kendilerini düşman gören ABD'ye karşı gard alan Avrupa başkentlerinin hâlinden hiç bahsetmiyorum.
Özgür Bey, CHP Genel Başkanı olduğunu kendisine hatırlatmalı, derin bir nefes alıp pozisyonunu tartmalı. Partisinin belediye başkanlarına hukuk ve demokrasi sınırları içerisinde sahip çıkmalı.
Zira bayram değil seyran değil 15 Temmuz'dan bahsetmesi, "(O gece) Bize ne telefonlar geldi: 'Genel başkanınıza haber verin, efendim Atatürkçü subaylar da bu darbeyi destekliyor...' Yanlış yaparlar dedik. Onlar da darbe yapsa karşısındayız dedik" diye çıkışması bu büyük sorumluluğu taşıyabilecek soğukkanlılığa sahip olmadığını gösteriyor.
***
SORBONNE SORBONNE OLALI
İmamoğlu hakkındaki gözaltı kararı, diplomasının iptal edilmesi tartışmalarını unutturdu.
Ancak İmamoğlu'yla birlikte diplomaları iptal edilen diğer kişiler gündemde.
Onlardan biri, 1990 yılında yatay geçişte "usulsüzlük" yapıldığı iddiasıyla diploması iptal edilen Galatasaray Üniversitesi'nden Prof. Dr. Naciye Aylin Ataay Saybaşılı.
Saybaşılı'ya dün öğrencileri alkışlarla destek veriyorlardı.
Garip bir manzara olduğu kesin. Fakat, lisans diploması iptal edilen Naciye Hanım'ın doktorasını yaptığı söylenen Sorbonne'un alacağı tavır daha çok ilgimi çekiyor.
***
TABİİ, BİR DAHA OKUMAKTA FAYDA VAR
Trump geçtiğimiz günlerde İran dini lideri Hamaney'e bir mektup yazmıştı.
Trump, "Onlara, 'Umarım müzakere edersiniz; çünkü askeri olarak girmemiz gerekirse bu korkunç bir şey olacak' diyen bir mektup yazdım" demişti.
Hamaney ise 8 Mart'ta yaptığı bir konuşmada, ABD'nin müzakere talebiyle sorunları çözmek değil, kendi taleplerini dayatmak ve tahakküm kurmak istediğini ifade ederek İran'ın bunu kabul etmeyeceğini söylemişti.
Dün, İran Dışişleri Bakanı Arakçi, Hamaney'in elinin tersiyle ittiği mektuba önümüzdeki günlerde cevap vereceklerini söyledi. Arakçi, "Mektup, daha çok tehdit içerikli. Ama bazı fırsatların da olduğunu iddia ediyor. Her iki yönüyle ele alıp cevap vereceğiz" dedi.
Bakalım Tahran ilk okumada fark edemedikleri fırsatları bu kez yakalayacak mı?