Oluşturma Tarihi 06 Ekim 2023 13:52
Son Güncelleme Tarihi 06 Ekim 2023 14:31
Çin'in iktisat alanındaki prestijli okullarından Peking Üniversitesi Ulusal Kalkınma Fakültesinin Dekanı Profesör Yao Yang Pekin'de gazetecilere, Kovid-19 sonrası Çin ekonomisinin durumu hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Yao, Çin ekonomisinin salgın toparlanma eğiliminde olduğunu ancak gayrimenkul sektöründeki düşüş ve yerel yönetimlerin borç problemleri gibi yapısal sorunların, büyümeyi aşağı çektiğini belirterek, bu sorunlara rağmen ülkenin ekonomik yükselişini sürdüreceğini, hızlı büyümeye devam edeceğini savundu.
Son zamanlarda yurt dışında Çin'in ekonomisine dair karamsar tablo çizildiğini gözlediğini ifade eden Yao, uluslararası siyasi ve ekonomik iklimin yarattığı belirsizliklerden yola çıkarak, Çin'in dünya ekonomisiyle bağlarını kopmakta olduğu, zaman içinde "dünyanın fabrikası" olma vasfını yitireceği, bunun da ekonomik gelişimini etkileyeceği tezinin ortaya atıldığını kaydetti.
"ÇİN'İ JAPONYA İLE KIYASLAMAK DOĞRU DEĞİL"
ABD'nin "New York Times" gazetesinde yazar Paul Krugman'ın bir yazısına atıf yapan Yao, Krugman'ın Çin'in son dönemde, Japonya'da 1990'larda olduğu gibi bir "orta gelir tuzağına" girdiğini, ülkeyi uzun dönemli bir resesyonun beklediğini yorumunu yaptığını aktardı.
Gazetede ayrıca "Çin'in düşüşünü nasıl idare edeceğiz?" başlığıyla yayımlanan başka bir makalede de durgunluğun ötesinde Çin ekonomisinde "düşüşe" yönelik bir beklentinin ifade edildiğini belirten Yao, "Çin ekonomisinin potansiyeli düşünüldüğünde bunlar gerçeklikten oldukça uzak değerlendirmeler." dedi.
Yao, gayrimenkul sektöründeki benzer sorunlara bakarak Çin'in durumunu, Japonya'nın 1990'lardaki durumuyla kıyaslamanın doğru olmadığına dikkati çekerek, "Bence Çin'in şimdiki durumunu Japonya ile kıyaslayacaksak Japonya'nın 1970'lerdeki durumuyla kıyaslamalıyız. Çünkü 1964'teki Tokyo Olimpiyatları'nın ardından Japonya hızlı bir ekonomik büyüme dönemine girdi. Bu ivme 1990'ların ortasına dek yaklaşık 30 yıl sürdü. Çin'in bugünkü teknolojik ilerleme ve ekonomik büyüme potansiyeli, Japonya'nın o dönemine daha çok benziyor." ifadelerini kullandı.
"ÇİN, BUGÜN 'NAKİTSİZ BİR TOPLUM' OLDU"
Hızlı teknolojik ilerlemenin Çin'in yapay zeka sektöründe gözlenebileceğine işaret eden Yao, "Yapay zeka alanında Çin modelleme açısından ABD'nin gerisinde ancak bu uygulamaların Çin'de teknolojinin günlük hayata daha fazla nüfuz ettiğini görüyoruz. Bir Çinli olarak ABD'de bir süre yaşarsanız kendinizi rahatsız hissedersiniz. Özellikle nakit ödemeler açısından. Çin, bugün 'nakitsiz bir toplum' oldu, mobil ödeme yönetmeleri hayatın her alanında kullanılıyor." şeklinde konuştu.
Yao, dünyada yenilenebilir enerji donanımlarının yüzde 90'ının Çin şirketleri tarafından üretildiğine, ABD'nin Çin'den ithal güneş panellerine yüzde 255 gümrük vergisi uygulamasına rağmen büyük miktarda ithalat yaptığına işaret ederek, büyüyen yeni enerji sektörünün ülkeye gelecekte büyük avantajlar sağlama potansiyeline sahip olduğunu vurguladı.
Dünyadaki elektrikli otomobillerin yüzde 60'ının Çin'de üretildiğini, Çin'in bu alandaki atılımının etkileri olduğunu dile getiren Yao, "Bunun etkilerini, AB'nin Çin'deki elektrikli otomobil sübvansiyonlara yönelik soruşturmasında görebiliriz. AB, 2035'e kadar petrol yakıtlı tüm araçları tedavülden kaldırmayı planlıyordu ama Çin'deki elektrikli otomobil üretimindeki hızlı gelişimi görünce, BYD ve diğer Çin markalarının yeni elektrikli modelleri Münih Otomobil Fuarı'nda görücüye çıktıktan sonra bu kararlarından vazgeçtiler ve sübvansiyonları hedef alan soruşturmayı başlattılar zira Çin'in bu alanda mutlak bir avantajla dünya lideri olma yolunda olduğunu gördüler." yorumunu yaptı.
Yao, Çin'in ayrıca nükleer füzyon, kuantum bilişimi ve iletişimi alanlarında da dünyaya öncülük ettiğini vurguladı.
"VERİMLİLİKTE ARTIŞ, YAŞLANAN NÜFUSTAKİ İŞ GÜCÜ KAYBINI TELAFİ EDECEK"
Çin nüfusunun 2022'den itibaren azalma sürecine girmesi ve nüfusun yaşlanmasının da büyümeyi aşağı çekeceğine dair görüşleri değerlendiren Yao, şunları kaydetti:
"Çin'de eğitim kalitesinin gelişim ivmesi, nüfusun yaşlanmasını, çalışma çağındaki nüfustaki azalmayı bertaraf edecek düzeyde. Araştırmalar gösteriyor ki, eğitimdeki gelişim sayesinde genç nüfusta verimlilik, eski nesillere göre daha hızlı artıyor. Dolayısıyla yaşlı nüfustaki iş gücü kaybı, genç nüfustaki verimlilik artışıyla kolaylıkla telafi edilebilecek durumda."
Yao, öte yandan Çin'in yapay zeka ve otomasyon uygulamalarında dünyaya öncülük ettiğini, Çin'de Davos Forumu tarafından "model fabrika" olarak tanımlanan 130 üretim tesisinin bulunduğunu hatırlatarak teknolojik gelişmenin de bir yanda verimliliği artırırken iş gücüne olan ihtiyacı azalttığına işaret etti.
Genç işsizliğinin Kovid-19 sonrası dönemde rekor seviyeye ulaştığının hatırlatılması üzerine Yao, "Genç nüfustaki işsizlik oranı uzun zamandır oldukça yüksek. Bu, Kovid salgını öncesinde olduğu gibi sonrasında da sorun olmayı sürdürüyor. Ekonomik toparlanma beklenen seviyeye ulaşmadığı için bu genç işsizliğindeki artışa da yansıyor." değerlendirmesinde bulundu.
"GAYRİMENKUL SEKTÖRÜNDEKİ DÜZENLEYİCİ MÜDAHALE HEDEFİNİ AŞTI"
Yao, Çin'in toparlanmasının kırılgan seyrettiğine yönelik gözlemlerin, ekonominin zayıf temellere sahip olmasından değil, yapısal kırılganlığa yol açan bazı faktörlerden kaynaklandığını, bunlardan en önemlisinin gayrimenkul piyasasında son üç yılda görülen düşüş olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:
"Gayrimenkul sektöründeki durumu 'kriz' olarak tanımlamak istemiyorum. Daha önce söylediğim gibi, bunu Japonya'nın 1990'lardaki durumuyla karşılaştırmak doğru değil. Sektördeki düşüş, hükümetin piyasadaki problemleri düzeltmeye yönelik bilinçli müdahalesinin sonucunda ortaya çıktı. Müdahale öncesinde Çin'de yılda 1,5 milyar metrekare konut alanı satılıyordu. Çok sayıda uzman bunun 1,2 milyar metrekareye düşmesi gerektiğini savunuyordu, oysa satışların bu yıl 1 milyar metrekareden az olacağı öngörülüyor. Dolayısıyla burada düzenleyici müdahalenin hedefini aştığı görüyoruz."
Gayrimenkul sektöründeki düşüşün bu alandaki düzenlemenin sonucu ortaya çıktığını, hükümetin piyasadaki aşırı borçlanmanın kontrolden çıkmasının yaratabileceği riskleri göz önüne alarak iki yıl önce buradaki büyümeyi dizginlemeye yönelik adımlar attığını ifade eden Yao, "Hükümet son aylarda son iki yılda izlenen siyaseti tersine çevirmek üzere bazı adımlar atıyor. Talebi geliştirmek üzere girişimler var. Bence hükümet arz tarafını da düzeltmek üzere aşamalı olarak hareket edecek. Çok büyük bir büyüme görmeyecek olsak da bence önümüzdeki altı ay içinde konut sektörünün istikrara kavuştuğunu göreceğiz." dedi.
Yao, hükümetin konut sektöründe ev satın almayı kolaylaştıran düzenlemeler yaptığını, 30'a yakın şehrin bu düzenlemeyi adapte ettiğini hatırlatarak, "Hükümet konut sektöründe büyümeyi daha fazla teşvik edici tedbirler alıyor, aynı zamanda uygun bütçeli konut ihtiyacını sağlamaya çalışıyor. Zaten önceki müdahalenin uzun dönemli hedeflerinden biri de piyasadaki aşırı fiyat artışını kontrol altına almaktı." ifadelerini kullandı.
"MERKEZİ HÜKÜMET, YEREL YÖNETİM BORÇLARI İÇİN 1,5 TRİLYON YUAN KAYNAK AYIRACAK"
Yerel yönetimlerin artan borçlarının da Çin ekonomisi üzerinde büyük yük oluşturduğuna işaret eden Yao, bağlı iş kollarıyla Çin ekonomisinin önemli bir büyük bölümünü meydana getiren yerel ekonomilerin durgunluğa girmesinin büyümeyi etkilediğini vurguladı.
Yao, yerel yönetimlerin kısa vadeli ticari borçlarının sorunlu olduğunu, merkezi hükümetin yerle yönetimlerin bankalardan büyük miktarda borçlanmasını önlemeye çalıştığını belirterek "Yerel yönetimlerin borç sorunları da çözülme yolunda. Merkezi hükümet bir plan üzerinde çalışıyor, bunun için merkezi bütçeden 1,5 trilyon yuan (yaklaşık 200 milyar dolar) kaynak aktarılacak. Merkezi hükümet yerel yönetimlerin kısa vadeli borçlarını ödemesi için uzun vadeli borçlanmasına izin verecek." şeklinde konuştu.
Planın olumlu sonuç vereceğine, toplam borç miktarını artırsa da yerel yönetimlere manevra alanını sağlayacağına inandığını dile getiren Yao, "Yerel yönetimlerin borç sorunlarının çözülmesiyle Çin ekonomisi yeniden normal büyüme doğrultusuna dönecektir." değerlendirmesinde bulundu.
"ÇİN, DÜNYA İLE EKONOMİK BAĞLARINI KOPARMIYOR"
Yao, Çin bağlamında ekonomik bağların koparılmasına dair yapılan tartışmalara ilişkin, Kovid-19 öncesi Çin'in dünya ihracatındaki payı yüzde 10 civarındayken, 2023'te bu oranın yüzde 14'ü aştığına dikkat çekerek "Ekonomik bağların koparılması bir mit. Çin, dünya ile ekonomik bağlarını koparmıyor aksine dünya, Çin'e daha bağımlı hale geliyor." dedi.
ABD'nin Çin ile teknoloji alanındaki bağlarını koparmaya, Çin'in çip sektörü gibi ileri teknoloji sektörlerindeki gelişimine ket vurmaya yönelik çabaları olduğunu ifade eden Yao, buna rağmen ileri teknoloji çip imalatında da gelişme kaydedeceklerine ve büyük ölçekli üretime ulaşacaklarına inandığını belirtti.
Yao, Huawei'nin yakın zaman önce çıkardığı akıllı telefon modellerinde kendi ürettiği çipleri kullanmasını örnek göstererek "ABD'nin yaptırımlarına ve ihracat kısıtlamalarına rağmen Huawei, akıllı telefonlar için 7 nanometre çip üretmeyi başardı. Huawei'in üst segment telefonları şu anda çip performansında olmasa da işlevsel olarak iPhone'lardan daha gelişkin özelliklere sahip." ifadelerini kullandı.
ABD'nin, Çin'e ileri teknoloji çip ihracatına kısıtlama getirerek "kendi ayağına sıktığını" savunan Yao, "Teknolojik bağların koparılması her iki ülkeye de zarar verecektir. Huawei örneğinde gördüğümüz gibi şirketler uluslararası rekabette başarılı oldukları ileri teknolojilere odaklanmak yerine başkalarından satın alabilecekleri yan bileşenleri üretmek zorunda kalıyor. Ülkeler ve şirketler uluslararası iş bölümü yerine aynı teknoloji alanlarda rekabet ederek gereksiz para harcıyor." değerlendirmesinde bulundu.
"ÇİN, 2030'DA DÜNYANIN EN BÜYÜK EKONOMİSİ OLABİLİR"
Yao, Çin ekonomisine uzun vadeli güvenin en önemli sebebinin ülkedeki yüksek tasarruf oranı olduğunun altını çizerek, "Çin'de tasarruf oranları dünyanın diğer büyük ekonomiklerine göre hayli yüksek ve artmaya da devam ediyor. Tasarruflar, toplam gelirlerinin yüzde 45'ine yakın. Bu, gayrisafi yurt içi hasıladaki artışın yaklaşık yarısının bankalarda muhafaza edildiği anlamına geliyor. Yüksek tasarruf oranı, uzun dönemli ekonomik büyüme için sağlam bir temel oluşturuyor." dedi.
Yüksek tasarruf oranının uzun dönemli teknolojik gelişime de katkı sağlayacağının altını çizen Yao, mevcut büyüme potansiyelleri kıyaslandığında, Çin'in bu on yılın ABD'yi yakalayarak "dünyanın en büyük ekonomisi" olabileceğini savundu.
Çin'in yüksek tasarrufları göz önüne alındığında uzun vadeli büyüme potansiyelini yitireceğini düşünmenin anlamsız olacağının vurgulayan Yao, "ABD ekonomisinin uzun vadeli büyümesi yıllık ortalama yüzde 2,2. Çin ekonomisinin potansiyel büyümesi ise benim hesaplamalarıma göre, yüzde 5,5 civarında. Eğer Çin bu oranı koruyabilirse, 2030'da dünyanın en büyük ekonomisi olacak. 2049'a gelindiğinde ise Çin'in büyüme oranı ABD'nin büyüme oranı ile eşit seviyeye ulaşacak. Bu noktada Çin ekonomisinin büyüklüğü, ABD'ninkinin iki katına ulaşmış olacak." diye konuştu.