Bir açık kalp ameliyatı sırasında, doktor, görevli hemşirenin üzerine yürüyüp gırtlağını sıkmış.. Manşetlerde yer aldı..
Oysa, sıradan bir olay.. Biraz ileri gidilmiş, tamam ama sıradan..
Ameliyathaneler dış dünyadan çok farklıdır.
Gülhane'de birbiri ardına ameliyatlar geçirip, bir yıl kalırken, doktorların hepsiyle arkadaş olmuş, bazı ameliyatları da, öğrencilerle izlemiştim hatta..
Orada, anlar değerlidir.
Yaşamla ölümü, an ayırır zaman zaman.. Ameliyatı yapan doktor çok gerilir..
Bir damardan kan fışkırırken istediği pens anında elinde olmalıdır. Hemşire gecikti mi, nasıl bağırır bilemezsiniz..
Bir defasında teğmen rütbeli doktor ameliyatı yapıyordu. Asistanı da bir binbaşı..
Binbaşı yanlış yere uzanınca teğmenin "Buraya hayvan, buraya" diye haykırdığını hatırlarım..
Normalde insanı divanı harplik eder..
O ameliyattan sonra, teğmen, binbaşı, ben, birlikte neşe içinde yemek yemiştik. İçerde olanın orda kalacağını, hepimiz biliyorduk çünkü.. Bir ameliyat sonrası, hoca pansumanımı yapıyor, bir hemşire de yardımcı oluyordu. Hemşire yaraya doğru eğilmişti ki, Hoca haykırdı.. "Rezil kadın, çek kafanı.."
Hemşirenin başında kepi yoktu ve uzun saç tellerinden biri açık yaraya değmişti..
O dokunmadan kaptığım mikrop yüzünden başıma gelmedik kalmadı.
15 günde çıkacağım hastaneyi bir yılda terkettim. Yaşama şansım yüzde 3'e düştü. Dört ameliyat daha geçirme zorunda kaldım..
Haa.. Pansuman bittiğinde hoca ve hemşire karşılıklı özür dilediler birbirlerinden..