Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

‘İyimser’ bir CHP’li ve darbeler

Sesli dinlemek için tıklayınız.

15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin yaşandığı gece, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun tankların arasından geçip gitmesi, darbeye karşı çıkmaması bir beklentiyi işaret ettiği gibi siyasi bir tutuma da tekabül ediyor.
Daha doğrusu Kılıçdaroğlu'nun deyimiyle işin arka planında darbelere destek veren "CEHAPE zihniyeti" olduğu gibi onu aşan bir ilişkiler ağı da var.
Bu "özel" ilişki önemli olsa da asıl sorun halen varlığını sürdüren CHP zihniyetinin darbelere bakışı.
Bu açıdan belki 12 Eylül darbesi ayrı tutulabilir. Onun dışında 60 darbesinden itibaren yaşanan bütün askeri darbe ve müdahalelere CHP hep destek verdi.
Büyük oranda sol da aynı tavrı takındı.
Bu yüzden CHP'lilerin "Biz darbelerin mağduruyuz" demeleri gerçeği yansıtmıyor. Bunun en çarpıcı örneği, 12 Mart askeri muhtırasıdır. Geçen hafta A Haber'de Melih Altınok'un sunduğu Sebep Sonuç programında DSP'li eski bakan Masum Türker'le Ecevit'in 12 Mart Muhtırası'na karşı olup olmadığıyla ilgili bir tartışma yaşadık.
Türker, ısrarla Ecevit'in 12 Mart'a karşı çıktığını, darbeleri desteklemediğini söyledi. Ecevit, klasik CHP'lilerden biraz farklı olsa da darbeler konusunda pek farkı yok. 60 darbesine karşı çıksa herhalde bakan olamazdı.
Ama en büyük çelişkiyi 12 Mart askeri muhtırasında yaşadı.
Bu konuda bilinen ezber; Ecevit'in 12 Mart'a karşı çıkarak İsmet Paşa'ya meydan okumasıydı. Oysa İsmet Paşa o darbeye destek verirken yanında oturan da Ecevit'ti. Bu yüzden gerçek, bilinenin tam tersidir. Gelin o günleri, CHP'nin önemli isimlerinden Erol Çevikçe'den dinleyelim. Çevikçe, "siyasi özeleştiri" dediği "Daha İyimserim" kitabında bakın ne diyor:
"Ecevit de 12 Mart Muhtırası'na ilk günlerde karşı çıkmadı. Muhtırayı Adana'da yapılacak Topraksızlar Kurultayı'na giderken yolda öğrendi. Ankara'ya dönme kararı verdi ve dönüş yolunda Ecevit'in 'Benim siyasi hayatım bitti. Bir daha siyaset yapamam' diye konuştuğu ve başını Rahşan Hanım'ın omzuna koyup uzun ağladığı söylendi."
Peki, ne zaman ve neden karşı çıktı?
O süreci de şöyle anlatıyor:
"Ecevit, Ankara'ya döndü ve birkaç gün bekledi. Ne zaman ki CHP'deki kavgada, en büyük rakiplerinden biri olan Nihat Erim'in başbakanlığı kesinleşti, bir basın toplantısı yaparak, muhtıradan 9 gün sonra, 21 Mart 1971'de, ağır bir konuşmayla CHP Genel Sekreterliği'nden istifa etti. "
Bu çıkışına rağmen siyasi hayatının bittiğine de inanıyordu. Aslında CHP'lilerin büyük çoğunluğu da "Bir yıldız gibi parlayan Ecevit'in artık söndüğü" inancındaydı.
Ancak inanmayan birileri de vardı; CHP içindeki "Mülkiye Cuntası"nın önemli isimlerinden Prof. Dr. Haluk Ülman ve yazar Attila İlhan'la İsmail Cem... Cem, Milliyet gazetesinde şöyle yazmıştı:
"Bu istifa, genel başkanlığa gider."
Öyle de oldu, onların motivasyonuyla Ecevit, 72 kurultayında CHP Genel Başkanı seçildi.
Aslında Çevikçe'nin, Haluk Ülman'ı anlatırken yaptığı şu tespit de CHP ve solun darbeci olduğunu gösteriyor:
"Birçok solcu aydın 12 Mart Muhtırası'nı destekler, bazıları da Atatürkçü reformların yapılacağı sanısıyla alkış tutarken, Haluk Ülman faşizan gidişi gören ve cesaretle ortaya koyan nadir isimlerdendi."
Çevikçe'nin kitabında düne ve bugüne ilişkin ders çıkartılabilecek çok değerli bilgiler var. Ama ne yazık ki kendisi bile "Darbelere karşıyım" dese de o darbelere gerekçe yapılan her şeye sahip çıkıyor. Bırakın yaşadığı siyasi süreçlerden ders çıkarmayı, "kaset operasyonu" ile "Yeni CHP"nin nasıl dizayn edildiğine bile değinmiyor. "CHP sürekli neden kaybediyor?" sorusunun cevabı tam da burada saklı.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA