Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener: "Futbolda demokrasi yoktur, kurallar vardır. Yorum yoktur, kararlar vardır."
"İnsanı yüceltmek kadar, demokrasiyi de geliştirmenin önemine inandık. Çünkü demokrasi yoksa (...) ekonomi de gelişmez, hukuk da çalışmaz, adalet de olmaz, güvenlik de sağlanamaz. Millete efendilik yoktur, hizmetkar olmak vardır. Bu yüzden siyasetimizin merkezine insanı yerleştirdik, insana hizmeti yerleştirdik, insanın hak ve özgürlüklerini geliştirmeyi, sadece siyasetimizin değil, hayatımızın gayesi, hedefi bildik. 'İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın' anlayışını rehber edinirken biliyorduk ki, insanınız mutlu değilse, huzurlu değilse, özgür değilse, güvenlik içinde değilse geri kalan hiçbir şeyin önemi yoktur."
Bu paragraf da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Eylül 2010'da Diyarbakır'da yaptığı konuşmadan.
Bu paragraftaki millet ve insan sözcüklerinin yerine futbolu, futbol ailesinin bireylerini; devlet yerine de TFF'yi koyun.
Sayın Özgener'in "Yöneticiler hatalarını örtmek için hakemlere yükleniyor" görüşüne katılıyorum. Ama "Futbolda demokrasi yoktur" ifadesi sözün bittiği yerdir. "Yorum yoktur, kararlar vardır" diyen Sayın Özgener'e, Tahkim Kurulu, yani futbolun en yüksek yargı organı başkanının Schuster'deki indirimi savunurken "Talimatlar da var, yorumları da. Biz işimizi yorumlayarak yapıyoruz" dediğini hatırlatırım. İki tane doğru olmayacağına göre, biz futbolda kime inanacağız? TFF Başkanı'na mı, Tahkim Kurulu Başkanı'na mı?
***
Sayın Özgener, dün soruları yanıtlamayınca iş başa düştü:
1- TFF Yönetim Kurulu'ndan bir yedek üye bir eczacılık şirketinde TFF'ye kayıtlı bir lisanslı futbol temsilcisiyle ortak. Üstelik bu şirketin faaliyet adresi, futbolcu temsilcisinin TFF'de kayıtlı adresiyle aynı.
(TFF'nin görüşü: Yedek üye olduğu için istifa edemiyor.)
2- Yine bir UÇK üyesinin ortağı olduğu "Yönetim Marka Danışmanlık" şirketinin Ticaret Sicil Gazetesi'ndeki ana sözleşmesinde "Organizasyon- Menajerlik-Spor" başlığı altında "Her türlü menajerlik faaliyetlerini yürütmek" yazıyor.
(TFF'nin görüşü: UÇK üyeleri görevden alınamıyor.)
3- Yine bir UÇK üyesinin lisanslı bir futbol temsilcisiyle faaliyet konusu müşterek bahis oynatmak olan bir şirkette yönetim kurulu üyeliği bulunuyor.
(TFF'nin görüşü: Şirket faaliyete geçmedi; UÇK üyeleri görevden alınamıyor.)
"TFF, kamuoyunun futbol oyunun dürüstçe oynandığı/oynanacağı inancını sarsacak oluşumların önüne geçmekle görevli ve yetkilidir. Futbol mevzuatının temel amacı bunu sağlamaya yöneliktir. Bu amacın ihlal edilme olasılığını/tehlikesini bünyesinde barındıran eylemlerin somut bir zarar ortaya çıkmış olmasa bile hukuken himaye görmesi mümkün değildir... Futbol ailesinin bir ferdinin hissedar olduğu şirketin faaliyet alanının onun görevi-işiyle faaliyet alanı açısından fair-play ilkelerine uymaması onaylanamaz...
Bu tip ortaklıklara şirketten maddi menfaat temin edip etmediğine bakmadan karşı çıkılır..." Bu cümleler,
"Talimatlara aykırı futbolcu temsilciliği" faaliyeti hakkında Tahkim Kurulu'nun gerekçeli kararlarından...
Demek ki;
TFF yetkililerinin isimlerini gayet iyi bildiği bu üç kişinin menajerlik/müşterek bahis amaçlı bir şirkette ortaklığı faaliyet alanı açısından da fair-play ilkelerine de uygun, futbolun dürüstçe oynandığı/ oynanacağı inancını da sarsmıyor, böyle bir olasılığı/ tehlikeyi de bünyesinde barındırmıyor. Ya da bunların hepsi oluyor ve göz yumuluyor.
Zaten bize ne oluyor? Futbolda demokrasi yok ki!