Evvelki gün, Abdullah Öcalan'ın avukatları ziyaretime geldi; önerilerimi dinlemek istediler.
Çözüm için olumlu bir noktada bulunduğumuzu düşünüyorum. Bir kere, Abdullah Öcalan da dahil, PKK'nın önde gelen isimleri Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Mustafa Karasu, 55 ya da 60 yaşın üstünde. Dolayısıyla, çeşitli sağlık problemleriyle karşı karşıya bulunuyorlar. Daha ne kadar bu ağır mücadeleyi yürütebilirler? Yaşlılık, kendilerini tasfiye etmeden, sorunları çözerek mevcudiyetlerini sürdürecek yasal bir zemin hazırlamak isteyebilirler. Ayrıca, yılların tecrübesi, onlara, terörün her iki kesime de zarar verdiğini gösterdi.
PKK, 1978'de, sosyalist bir Kürt devleti kurmayı amaçlıyordu. Daha sonra da, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki "devrimci kardeşlere" el verilerek, Türkiye'de de sosyalist bir rejimin oluşmasına katkı sağlanacaktı. Şimdi herkes o noktadan çok uzaklarda. Zaten sosyalizm çöktü.
"Türkiye Cumhuriyeti devleti, kendi sınırları içindeki bütün kültürleri tanır, ifadelerine olanak sağlar" şeklindeki bir hüküm neden anayasaya girmesin?
"Resmi dil Türkçe olsun, Kürtçe eğitim hakkı kabul edilsin" önerisi de makul. Seçmeli Kürtçe dersleri, isteğe bağlı olarak yörenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde niçin okullara konulmasın?
Ben olaya terörün bitirilmesi noktasından bakıyorum. Bundan sonra acılar yaşanmayacak ve şehitler verilmeyecekse, anaların gözyaşları dinecekse, hafızaları sıfırlamaya çalışıp, hassasiyetlerimizi unutmaya gayret edip, barış çubuğunu yakmayı başarmalıyız. Henüz kesimler birbirine güven duymuyor.
Güvenin oluşması için, süreye ihtiyaç var. Bardağın dolu tarafını görüp, ilk olumsuzlukta umutsuzluğa kapılmamalıyız.