İkinci iddianame kapsamındaki dava, dün Silivri'de başladı. Davaya yönelik değerlendirmeleri şu şekilde tasnif edebiliriz:
Eleştiriler: 1) İddianameler çok uzun. (Birinci iddianame 2 bin 500 sayfa; ikincisi 1909, bugün mahkemeye sunulan üçüncü iddianame ise 1454 sayfa) Üstelik, yeni gelişmelerle, yeni iddianamelerin yazılabileceğinden söz ediliyor. Eleştiri sahipleri, "Daha kısa iddianameler yazılsın, icap ederse eklere atıfta bulunulsun" demekte. 2) İddianamelerin içinde davayla ilgisiz olan gereksiz bilgiler de var. Bu husus, davayı daha da karmaşık hale getiriyor. 3) Çok sayıda tutuklu mevcut. Üstelik, bazı askerlerin tutukluluk hali kalkmışken, daha hafif iddialara muhatap olan siviller hâlâ cezaevinde. Tutukluluk, cezaya dönüşmemeli ve bir önlem olduğu unutulmamalı. (Bu düşünceyi eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk savunuyor)
Olumlu gelişmeler: 1) Yeni duruşma salonu hazırlandığı için, mekân daha ferahtı. Her şey daha düzenliydi. 2) Hâkim, sanıkların uzun uzun konuşmasına, söz kesmeden izin verdi.
Endişeli beklentiler: Gerek Ergenekon davasına bakan Silivri'deki 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, gerek JİTEM davalarının görüldüğü Diyarbakır'daki Ağır Ceza Mahkemelerinin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından dağıtılması ihtimali mevcut.
Sorular: 1) Yasa değişikliği, 2003-2004 darbe teşebbüsüne katılan diğer komutanların adli mahkemelerde yargılanmasının yolunu açtı mı? 2) Açtıysa, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, davada sanık mı, yoksa tanık sıfatıyla mı yer alacaklar? 3) Deniz Baykal'ın dediği gibi, madem "darbeciler söz konusu yasa çıkmasaydı dahi askeri değil adli mahkemelerde yargılanabilirdi", neden bugüne kadar yukarıda adı geçenler hakkında hiçbir işlem yapılmadı? 4) Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün ifadesi açıklanacak mı?