Bir halk deyişimiz vardır, "Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye" diye... Fırsatın göz göre göre nasıl kaçtığını anlatır. Keşke'lerin hiçbir işe yaramadığını da...
Bor, yakın geçmişe kadar sadece Niğde'nin bir ilçesi olarak bilinirdi. Benim bugün bahsedeceğim ise gelecekte altından, gümüşten, elmastan daha değerli olacak Bor madeni...
Yerli ve yabancı Türkiye düşmanları bize yıllarca Bor'un pazarını kaçırttılar. Bandırma'daki rezervi atıl kıldılar, çıkarttırmadılar, işlettirmediler. Ne zaman ki başa batı güdümünde olmayan yerli ve milli bir yönetim geçti, Bor da gün yüzü gördü. Dünyadaki rezervin yüzde 73'ünün Türkiye'de olduğu anlaşıldı. Bu, Türkiye Yüzyılı'nın ilk habercisiydi. Çünkü bu maden ileride yakıt olarak kullanılabilir, fosil yakıtların yerini alabilir, ucuza temiz enerji sağlayabilirdi.
18 Mart'ta yani tüm dünyaya "Çanakkale Geçilmez" dediğimiz gün, Bor karbürü tesisi açıldı. Bor karbürü nedir? Dünyanın en sert üçüncü maddesidir. Uzay teknolojisinde, savunma sanayiinde vazgeçilmez bir elemandır. Türkiye bu tesisle "Bor pazarında" belirleyici hale gelmiştir.
Aynı gün Türkiye'nin ürettiği ilk muharip savaş uçağı da hangardan çıkıp pist başı yaptı. 2025'den önce üretilemeyeceği öngörülen uçak için Türk mühendisleri geceli gündüzlü çalışıp, uçağı 18 Mart 2023'e yetiştirdiler.
Çanakkale Zaferi sadece Şehitler Anıtı'na çelenk koyup, selam durmakla kutlanmaz. İşte böyle kutlanır.
Çanakkale geçilmez!
Denizcilikle ilgilenenler bilirler, gemilerin kaptanları tarafından tutulan seyir defterlerine aynı zamanda "Jurnal" denir. Bir gemi İstanbul Boğazı'nı geçtiğinde deftere "Boğaziçi geçildi" yazılır ya da gemi Akdeniz'den Atlas Okyanusu'na açıldığında jurnale "Cebelitarık Boğazı geçildi" diye not düşülür. Ancak Çanakkale Boğazı geçildiğinde "Çanakkale Şehitliği 2 kilometre mesafeden selamlandı" yazılır. Çünkü "Çanakkale'nin geçilemeyeceğini" en iyi denizciler bilir.
Hazır söz Çanakkale'den açılmışken, değerli dostum İbrahim Sadri'nin 18 Mart sabahı Atv Hafta Sonu Kahvaltı Haberleri'nde okuduğu şahane şiirinin bir bölümünü de şuraya iliştireyim. Ağzına, yüreğine sağlık üstat...
MEHMETÇİK MEMİK
Bu benim denizi ilk görüşüm
Saçımda anamın yaktığı kına
Cebimde firak yardan
Ben bilmem anlatmasını
Cehennemin ortasında
Martın sabah ayazı
Üsküp'ten Naim, Mardin'den Ziya,
Bi de ben Karaman'ın Memik oğlanı
Yan yanayız siperde
Ağzımızda dut kurusu
Mataramızda az biraz su
Hep aynıyız
Vatan çağırmış gelmişiz
Naim Üsküp'te türküsünü
Ziya Mardin'de güvercinlerini
Ben Karaman'da bir gece düşümü yarım koyup...
... Conk bayırından Anafartalar'a
Köylük yerinde terleyince
Kana kana su içmek gibi bi şey pınardan
Kurşun yemek dediğin
En çok üşüyünce özlüyoruz vuruşmasını
Nasıl desem işte
Ben bilmem anlatmasını
Gamlı baykuşlar
Astrologlar bu aralar deprem kahinliğine soyundular. Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir misali, içlerinden bir-ikisi deprem tahminini tutturunca ekranlarda yeni bir astro-toto yarışması start aldı. Neredeyse her gün sabah ve öğle kuşağı programlarını "şereflendiren" astrologlar, falcılar ve medyumlar yeni deprem felaketleri için tarih verir oldular. Önce 7 Mart için alarm verdiler ama boş çıktı. Şimdi de 5 Mayıs'ı işaret edip duruyorlar. Efendim Ay tutulacakmış da, Akrep Burcu bilmem nereye girecekmiş de, depremler hep bu zamanlarda olurmuş da...
Millet zaten diken üzerinde. Ağzınızı biraz da hayra açın yahu!..
Şeref kürsüsü
Tek varlığı olan ve satıp hacca gitmek için sakladığı traktörünü depremzedelere bağışlayan Tokatlı çiftçi Hasan Güven amcamızı da onur defterimize kaydettik.
Zap'tiye
Üç üniversite mezunu adamı "Ben Hızır Aleyhisselam'ım. Senin kurban borcun var. Para ver de Cebrail Aleyhisselam'a EFT yapayım" diye dolandırmışlar. Memlekette her şeyin fiyatı artarken, üniversite diploması ucuzluyor.
Ne demiş?
"Ben iki kadına birden aşık olarak kendi kafama sıktım zaten." (Atv'nin Ben Bu Cihana Sığmazam dizisinde Cezayir'in itirafı)