Kılıçdaroğlu "Kürtler" ve "Alevi" başlıklarıyla iki video yayınladı.
İlkinde "3-5 oy için milyonlarca Kürt'e terörist muamelesi yapıldığı" suçlamasında bulundu.
İkincisinde ise kendisinin "Alevi" olduğunu belirterek gençleri "Alevi olmaz diyen… bu ayrıştırıcı sistemi kökünden yıkmaya" çağırdı.
Bu videolara Demirtaş, Babacan ve Davutoğlu destek verirken Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bahçeli'den "istismar" ve "kimlik siyasetine keskin dönüş" eleştirileri geldi.
Kılıçdaroğlu'nun terör örgütü PKK ile Kürtleri eşitleyen yaklaşımının Kandil'den kendi adaylığına gelen açık desteğe yönelik eleştirileri savunma amaçlı olduğu açık.
"Alevi kimlik" konusunu ise kendince ön alıcı bir hamle olarak açmış olabilir.
Kılıçdaroğlu çok bilinçli ve farklı bir kimlikçi siyaset yapıyor.
Buna "pozitif görünümlü kutuplaştırma siyaseti" diyebiliriz.
Pozitif görünümlü, çünkü kendisini kardeşliği ve farklılıkları tanıyan yerde konumlandırıyor. Kutuplaştırma çünkü karşı tarafa yapmadığı bir suçu yüklüyor.
"Milyonlarca Kürt'e terörist muamelesi yapılıyor" suçlamasıyla AK Parti iktidarına "ayrımcılık yapma suçu" isnat ediyor.
Ayrımcılığı ve kutuplaştırmayı karşı tarafın yaptığını söyleyerek kendisi tersten bir kutuplaştırma üretiyor.
***
Kılıçdaroğlu, Kürt sorununu Meclis'te çözeceğini söylüyor ve bu çerçevede destekçisi YSP (HDP) çevreleri, Öcalan ve PKK'lılara aftan özerkliğe ve Kürdistan'a kadar birçok söylemde bulunuyor.
Yine Kılıçdaroğlu, FETÖ ve PKK'nın kendisini desteklemesine ses çıkarmıyor.
İşte böylesi bir ortamda Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunda Türkiye'nin "tehdit altında olacağı" kaygıları büyüyor.
Yapılması gereken iki terör örgütü ile nasıl etkili mücadele edeceğini açıklamak iken Kılıçdaroğlu, iktidarı Kürtlere "terörist muamelesi" yapmak ile suçluyor.
Halbuki iktidar hem PKK ile Kürtleri ayrı gördüğünü söylüyor hem de Kürtlerin kimlik haklarına kavuşmasını sağlayan aktör durumunda.
Dahası iki defa çözüm sürecini başlatma riskini alan Erdoğan, HDP ve PKK'nın Kürtlerin hakları ile derdi olmadığını aksine bölücü ve ayrılıkçı bir gündemin taşıyıcısı olduğunu gösterdi.
CHP'nin tek parti döneminin Kürtleri yok sayan uygulamalarını ve baskıcı geçmişini hatırlatmaya gerek var mı?
Kürtlere en çok zarar veren emperyalistlerin taşeronu durumundaki PKK değil mi?
HDP, PKK teröründen ayrı siyaset yap(a)madığı için eleştirilmiyor mu?
***
Kılıçdaroğlu aynı kimlikçi siyaset kurnazlığını kendisinin Alevi kimliği üzerinden de yapıyor.
Kampanyacıları "bu konu seçmenin sohbetlerinde gündem olabilir, siz önce konuşarak ön alın" demiş olabilir.
Kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşı çıkan İYİ Partililerin sıklıkla Alevi kimliği "seçilemezsin, aday olma" argümanları için kullandığı hafızalarda.
Babacan ve Davutoğlu'nun Kılıçdaroğlu'nun Alevi videosuna verdiği "Sünni" destek Millet ittifakının bu konuyu ciddi bir kampanya unsuru olarak ele aldığı anlaşılıyor.
İşte Kılıçdaroğlu bu değerlendirmelerle hem Alevi kimliğine sahip çıkıyor hem de ülkemizde can yakan mezhep tartışma ve ayrıştırmaları istemediğini gösteriyor olabilir.
Ancak Alevilere yapıldığını söylediği ayrımcılığı AK Parti iktidarının üzerine yüklemesi tersine kimlikçi siyaset örneği, tam bir Şark kurnazlığı.
Kılıçdaroğlu kendini "mağdur" konumuna koyarak akıllara pes dedirtecek bir kutuplaştırma siyaseti sergiliyor.
Alevilere ayrımcılık yapan sistem hangi sistem?
Dersim olayları sırasında CHP iktidar değil mi?
Alevilerin kimliklerini baskılayan Kemalist rejim değil mi?
Alevi çalıştayları yapan ve Cem evlerine Kültür Bakanlığı bünyesinde kültürel statü veren AK Parti değil mi?
Not: Ramazan Bayramınızı tebrik ederim.