Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Ataşehir'de İstanbul Finans Merkezi'nin açılışını yaptı. Togg, TCG Anadolu, İmece uydusu, deprem konutları, şehir hastaneleri ve finans merkezinin açılışı gibi icraatlarını Akkuyu Nükleer Santrali'nin ilk kısmının açılışı ve diğer icraatları takip edecek. Eser siyasetine inanmış bir siyasetçi olarak Erdoğan, rakiplerine karşı hizmet ve icraat farkını konuşturuyor. Muhalefet eleştirisinde ise Kandil ve FETÖ'nün Millet İttifakı'na desteği, Kılıçdaroğlu'nun ülkeyi yönetemeyeceği ve kurduğu 7'li masanın dağınıklığı öne çıkıyor. 4 Nisan'da seçim beyannamesini açıklayan Erdoğan, mega proje açılışları ile yetinmeyeceğini, seçmenin gündelik hayatına değen yeni vaatleri de hızla gerçekleştireceğini gösterdi. Kılıçdaroğlu ise henüz kamuoyu ile bir beyanname paylaşmadı. Daha önce ilan edilen ortak politikalar mutabakat metni ile yetinecek gibi görünüyor. Şimdilik video paylaşımlarında açıkladığı vaatlerle devam ediyor. Halbuki Erdoğan'ın 21 yılda yaptıklarını ve önümüzdeki beş yıl yapacaklarını anlattığı kapsamlı beyannameye Kılıçdaroğlu'nun da başa güreşen bir aday olarak karşılık vermesi anlamlı olurdu. Beyannameler az okunsa da beyannamesizlik Kılıçdaroğlu için bir zaaf olarak görülebilir.
***
Kılıçdaroğlu'nun seçim kampanyası polemikler açısından da düşük tempolu seyrediyor. Son iki-üç haftada değişir mi bilemem ancak Kılıçdaroğlu'nun mevcut düşük tempo tercihinin bir kampanya taktiği olduğu açık. Kampanyacıları İmamoğlu'nun 2019 seçimlerinde uyguladığına benzer bir taktik önerdikleri için Kılıçdaroğlu bu yaklaşımı tercih etmiş olabilir. Sert suçlamaları krizlerin odağındaki İyi Parti Genel Başkanı Akşener'e ve bazı CHP'lilere de havale etmiş olabilir. Ancak cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu'nun profili, belediye başkanı İmamoğlu'nunkinden hayli farklı. Geride unutturulması gereken bir sürü sert söylemler, tutulmayan vaatler, FETÖ tapelerini Meclis'te okuması, 15 Temmuz ile mücadeleyi "sivil darbe"olarak görmesi, başörtüsünün serbest olmasına Anayasa Mahkemesi'nde karşı çıkması ve koalisyonlar dönemi başarısız SSK tecrübesi var. Yani Kılıçdaroğlu eski bir isim, hayli bagajı var; kolaylıkla parlatılabilecek yeni bir isim değil.***
Klasik CHP laikçiliği, HDP ve TİP solu Cumhur İttifakı'nı ve Erdoğan'ı giderek daha vurgulu şekilde "radikal İslamcı" ilan ediyor. AK Parti'nin dine zarar verdiğini iddia etmek DEVA ve GP yandaşı medyaya düşüyor. YSP'nin aday gösterdiği liberal sol isimler de Cumhuriyet'in yeniden inşası, 15 Temmuz destanını sorunsallaştırma ve "Kürt sorunu" gündemi oluşturma konularında rol alıyor. Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunda yeni bir çözüm süreci başlatılması fikrini savunuyorlar. İki çözüm sürecini bitiren, Kobani olaylarının ve hendek çatışmalarının sorumluluğunu taşıyan HDP-YSP çizgisinin teröre destek konusunda özeleştirisini yapmadığı unutularak marjinallikten kurtarılmaları yetmezmiş gibi bir de Millet İttifakı ve adayı Kılıçdaroğlu'na "politika ve söylem" oluşturmaları muhalefetin dağınıklığını toparlamıyor, keskinleştiriyor. Türk ve Kürt solunun sert söylemleri CHP laikçiliği ile birleşirken DEVA, SP ve GP'ye de Kaftancıoğlu'na alkış tutmak kalıyor.