Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YAVUZ DONAT

Sokak hayvanları

Hayvan hakları... Hayvanlara kötü muamele... Sokak hayvanlarıyla ilgili yeni yasal düzenleme konularının gündemde olduğu şu süreçte...
Tarihte bir gezintiye ne dersiniz?
Bir zamanlar İstanbul'da... Ciğercilik diye bir meslek varmış.



Ciğerci... Omzunda uzun bir sopa... Sopanın ucuna ciğerleri takarmış.
Ve mahallede, çarşıda dolaşırmış.
Hayvanseverler... Ciğerleri satın alıp etraftaki kedi ve köpeklere dağıtırlarmış.
Bunu bilmiyorduk... Kitapta okuyunca paylaşmak istedik.

***

BİR HAMAM KİTABESİ

Eski İstanbul'da... Hamamlarda... Kitabe varmış... Taşa kazınmış yazıt.
Kitabelerden biri:
"Tıynetin na pak ise,
Hayr umma sen germabeden,
Önce tathir-i kalb et,
Sonra tathir-i beden."
Günümüz Türkçesi ile okuyacak olursak:
"Kötü huylu, kirli karakterli bir kimse isen, hamamdan bir şey bekleme... Temizlik istiyorsan önce kalbini temizle, sonra da bedenini."

***

YAŞASIN ADALET

Adamın birinin borcu vardır... Alacaklıya ödememektedir.
Sadrazamlık da yapmış Ahmet Vefik Paşa'nın, Adalet Bakanı olduğu dönem.
Bakan... Bir gün borçluyu makamına davet eder... Kahve içmeye.
Borçlu... Atına biner, Adalet Bakanı'nın makamına gider.
Kahve sohbeti sırasında... Ahmet Vefik Paşa'nın önceden verdiği emir yerine getirilir... Borçlunun atı satılır... Alacaklının parası ödenir.
Adalet Bakanı... Misafirini uğurlarken şöyle der:
"Borçlu olarak at üstünde gezmektense, borçsuz olarak yürümek daha iyidir."

***

KONUT SİGORTASI

Keçecizade Fuat Paşa... İki kez Sadrazamlık (Başbakanlık) ve 10 yıla yakın Hariciye Nazırlığı (Dışişleri Bakanlığı) yapmış olan devlet adamı.
İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi, bir gün Keçecizade Fuat Paşa'yı ziyaret eder.
Ve... Pek çok evin dış duvarlarında bulunan levhaları sorar... "Nedir?"
Levhalarda... "Ya Hafız" yazılıdır... "Muhafaza eden Allah."
Espriyi seven Fuat Paşa yanıt verir:
"O gördükleriniz, Osmanlı sigorta şirketlerinin levhalarıdır."

***

KARINCA FETVASI

Sarayın bahçesinde armut ağaçları vardır.
Karıncalar, ağacı kemirip kurutmaktadır.
Kanuni Sultan Süleyman, karıncaların öldürülmesi için Şeyhülislam Ebussuud Efendi'den fetva ister... Ve şu iki mısrayı yazar:
"Dırahta ger ziyan etse karınca,
Zararı var mıdır anı kırınca?"
Bugünkü Türkçesi... Ürünlere zarar veren karıncaları öldürmek şeriata göre caiz midir?
Ebussuud Efendi'nin yanıtı... Yine iki mısra:
"Yarın Hakk'ın divanına varınca,
Süleyman'dan hakkın alır karınca."

***

KIYAFET... VE BORÇLU DEVLET

Bayram günüdür... Padişah Abdülhamid'in kızı giyinip kuşanır ve Sultan'ın huzuruna çıkar... El öpmeye.
Padişah... "Kızım... Kıyafetin" der.
Kızı... "Acaba tesettüre aykırı bir şey mi var?" diye üstüne başına göz gezdirir... Ve babasına bakar... "Bir kusur mu işledim?" dercesine.
Padişah, "Kızım çok şık, çok güzel giyinmişsin" der:
- Fakat... Sen borçlu bir devletin padişahının kızısın... Böyle giyinmemelisin.

***

NASİHAT

Hacı Bayram Veli, Edirne'ye gider... Camilerde vaazlar verir... Halkla sohbet eder... Ayrılırken Sultan Murad Han, kendisinden nasihat ister.
Nasihatlerden bir demet:
İlim insanlarına saygı göster.
Kimseyi küçümseme ve hafife alma.
Emin olmadıkça kimsenin arkadaşlığına güvenme.
Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye bulaşma.
Halka yakın ol... İyilerle düşüp kalk... Fesatlardan uzaklaş.
Gençlere sevgi göster, yaşlılara saygılı ol.
Halka yumuşak davran, hoşgörü göster.

***

MEVLEVİ

Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi'nden dönerken, Konya yakınlarında mola verir.
Bu sırada kasırga çıkar.
Tozlar, döne döne göğe doğru yükselmeye başlar.
Padişah... İlim adamı Kemal Paşazade' ye sorar:
- Bu neyin nesidir hocam?
- Sultanım... Burası Mevlâna Celaleddin Rumi'nin memleketidir... Taşı toprağı da Mevlevi'nin... İşte sizin de gördüğünüz gibi durmadan dönerler.

***

EKMEĞE ZAM

Abdülhamid Han dönemi... Fırıncılar, ekmeğe zam yapmak isterler.
Padişah, fırıncıları çağırır:
Ekmeğe zam yapmayın... Aynı fiyatla satmaya devam edin.
Sattığınız her ekmek için yapmak istediğiniz zammı ben size vereceğim.
Çünkü... Ekmek fiyatına zam yapılırsa, bütün tüketim maddeleri pahalılaşmaya başlar.
Ve halkımız bu durumda büyük ıstırap çeker.

***

DOST

Divan Şairi Baki... Sultanü'ş Şuara unvanını alan Osmanlı şairi... Şairler Sultanı.
Baki'ye sormuşlar... "Kaç çeşit dost var?"
"Üç çeşit" yanıtını vermiş:
Bir dost vardır... Gıda gibidir... Sen onu ararsın.
Bir dost vardır... İlaç gibidir... İhtiyaç olursa ararsın.
Bir dost daha vardır ki... Hastalık gibidir... O seni arar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA