Aziz Nesin'in bir öyküsünde yaşlı bir darbeci paşa vardı. Cunta kendi arasında görev bölümü yapıyordu, kim nereyi ele geçirecek?
Paşa ısrarla "kız lisesinin yatakhanesinin" kendisine bırakılmasını istiyordu...
Bunlar da kendi aralarında "darbeden sonra Fetullah'ın donunu önce kim yalayacak" tartışmasına girmişler midir acaba?
***
Darbe dediğin, perşembeyi cumaya bağlayan gece yapılır.
Cuma günü sokağa çıkma yasağı ilan edilir, akşama doğru da kaldırılır. Hafta sonu nasıl olsa ortalık mayna olacaktır. Amaç halkın bankalara saldırmasını önlemektir. (O zamanlar ne kredi kartı vardı ne de ATM makinesi.)
Bu dıngıllar cuma akşamı yapmaya kalktılar,
İstanbul trafiğinin de en yoğun olduğu saatte.
Paniklemişlerdi,
Yüksek Askeri Şura yaklaşıyordu, hepsi değilse bile
"üst kademeleri" tasfiye edilecekti. Vakitleri kalmamıştı.
Karikatür gibiydi olay: Köprünün (iki köprüden yalnızca birinin!) Asya'dan Avrupa'ya giden yolu tanklarla kesilmiş, ters yönde, yani Avrupa'dan Asya'ya giden yolda da trafik tıkanmış! Millet maç seyreder gibi bunlara bakıyor...
Karikatür olmadığı çok çabuk anlaşıldı.
Darbeler konusunda hayli zengin olan tarihimizde
"halka ateş açan" ilk şerefsizler oldular.
Cumhurbaşkanımızı öldürmeye çalıştılar,
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni bombaladılar.
Fakat halkın direneceğini hiçbiri düşünmemişti!
Herhalde darbeyi yönlendiren Amerikan gizli servisi de bunu hiç hesaba katmamıştı. Daha önce yaptırdıkları bütün darbelerde halk kuzu gibi sessiz kalmış, seyretmiş, kabullenmişti. Gene bunu bekliyorlardı.
Fakat iki yüz elli bir şehit verdik.
Semih Paşa denilen deyyus da, herhalde bir kahramanın çıkıp onu alnının şakından vurabileceğini hiç hesaba katmamıştı.
***
Amerikan gizli servisi ne yapmak istiyordu?
Gerçekten Türkiye'yi ite kopuğa mı teslim edecekti?
Yoksa amaç Türkiye'nin
"kırılmasını" mı sağlamaktı?
Ne zaman biteceği ve kimin kazanacağı belli olmayan bir iç savaş...
PKK ile başa çıkamayacağı kesinleşen, dağılmış bir ordu... O arada bağımsızlık ilan edenler... İkiye bölünmüş Türkiye'nin
"nisbeten gelişmiş parçasının" da Avrupa
Birliği'ne daha kolay girmesi belki...
Türkiye'nin parçalanmasının onların açısından bir sakıncası yoktu, nasıl olsa Sovyet tehdidi ortadan kalkalı otuz sene geçmişti...
Bazı kişiler
"bize çok acı verecek büyük bir altüst oluş yaşamadan, gelin vakit varken Kürtler'i bırakalım gitsinler" diyorlardı ya...
Altüst oluş yaşandı ama çok kısa, bir gece sürdü, iki yüz elli bir şehitle atlatıldı.
Asıl altüst olan onların hayatları oldu.
Türk milleti! Bugün demokrasi bayramıdır, kutlu olsun!