Bu yazı aslında dün yayınlanacaktı. Çünkü dün yayınlanan Erol Simavi yazısı da salı çıkacaktı. Simavi, reklamlara takılınca, devamı da sarktı tabii..
Bir bir gidiyor dostlar, onu anlatıyordum..
Osman Şengezer.. Taa Ankara yıllarından can kardeşim.. Ben tiyatroya fevkalade meraklı, hemen her hafta yazan bir gazeteci, o, o zamanlar tek çatı altındaki Devlet Tiyatro, Opera ve Balesi'nin dekor ve kostüm tasarımcısı olunca, başkası mümkün mü?.
Dosttuk ama çok çekti Osman benden.. Herkes beğenir, göklere çıkarırdı, ben ille de bir kusur bulurdum.
Tiyatro Opera ve Bale'den ayrılınca, İstanbul Operası kurulunca, Osman İstanbul'a taşındı. Benden kurtulduğunu sandı ama ardından ben de taşındım.
Sonunda Yekta Kara'nın o unutulmaz, o operanın popüler bir sanat dalı olduğunu kanıtlayan yorumu ile sahnelediği Turandot'daki dekor kostümlerine bayıldım.. Göklere çıkardım yazımda..
İlk gördüğünde koştu yanıma geldi.. "Beni nihayet beğendin ya, artık ölsem gam yemem" dedi, gülerek, boynuma sarılırken.
Harika bir insandı. Dostluk, arkadaşlıkla, eleştiriyi ayırt etme yeteneğine sahip eşsizlerin başındaydı.
Nurlar içinde yatsın.. ..Ve Osman Şengezer!..
Sadun Boro ile dostluğum, tek taraflı ve yürektendi. Karşı karşıya gelmedik. Tanışmadık.. Ama Kısmet Kotrası ile Dünya Turu'nu yaparken, maceralarını günü gününe Hürriyet'te, dizi roman gibi heyecanla okurduk. Çünkü o zaman Hürriyet'in başında bu ülkenin gelmiş geçmiş en iyi gazetecilerinden biri Necati Zincirkıran vardı ve Necati Ağabey de, tıpkı Sadun Boro gibi, iflah olmaz bir denizciydi.
Dünya Turunu tamamladıktan sonra Kısmet'i Moda Koyu'na demirledi, usta.. Moda Deniz Hamamı, lise ve üniversite yazlarımın destanıdır. O zaman denize bayılırdım. Altıyol'da oturan Necati Dayımda (Bilgiç) kalır, her gün Moda Plajına giderdim. Yarısı erkek, yarısı kadın deniz hamamı idi, o zaman.. Kızlarla buluşmak, bakışmak için, açığa yüzmek, plaj sınırlarının dışına çıkmak gerekirdi. Açıkta Kısmet demirliydi işte.. Her gün Kısmet'e kadar yüzer, etrafında dönerdik. Ara sıra güvertede, dünya denizlerinin kralı Sadun Usta'yı görürdüm. Öyle severdik ki gençler onu, o kadarcık görmek bile yeterdi bize..
Her gün, bıkmadan usanmadan anlatırdım..
"Bugün Kısmet'e yüzdüm. Sadun Reis ordaydı.. Bize el salladı" diye kasım kasım kasılarak..