"Cazın prensesi" diyorlar ona yıllardır, başta Al di Meola, Cazın Kralları.. Koşarak gittim CRR'ye.. Ve de yıllardan beri ilk kez, merdivenlerine oturulan bir CRR gördüm. Öyle mutlu oldum ki.. O kalabalığın içinde, bir de gazeteci gördüm. İsmail Küçükkaya.. Kültür ve Sanat olaylarında gazeteci görmeye o kadar hasretim ki..
İsmail, gelmekle kalmadı, dün sabahki TV programında o muhteşem Aziza'yı anlattı da. Kıskandım. On beş yıl önce de izlemiş diye..
"Bu gece bir trio olarak şarkılarımızı seslendireceğiz" dedi, Aziza.. Konserin yarısında bu yıl bize bu güzellikleri yaşatan CRR Genel Sanat Yönetmeni Ozan Binici'ye dönüp "Bu kadın bir yalancı. Sahnede bir kuartet var" dedim..
Sahnede bir piyanist (Kendisi), bir bas, bir de davulcu vardı, görünürde.. Ama bir görünmeyen dördüncü enstrüman daha vardı.
Aziza'nın sesi..
Ben insan sesinin, hem de böyle güçlü, böyle etkili enstrüman gibi kullanılışına ilk defa şahit oluyorum. Pardon cümledeki "gibi" fazla oldu..
Şamanlar adını verdiği şarkısında hele, piyano, bas ve davul da yoktu. Sadece eline aldığı hamam tasına benzeyen bir minik ritm aleti ve kendi sesini kullanarak öyle bir mistik dünya yarattı ki, bir Şaman gelip salondaki herkesi tedavi etti, sanki..
Muhteşem ve çok değişik bir caz konseriydi..
..Ve de dünyada dinlediğim en güzel Veysel, en güzel Uzun ince bir yoldayım" yorumu aldı uçurdu beni tabii..
Yoo!.. Çelişkiye düştüğümü söylemeyin. Aşkın Arsunan düzenlemesi ve Duygu Tarhan yorumu "Out of this world/ Bu dünyanın dışında" olduğu için onu tasnif dışı bırakıyorum çünkü..
Ama üzüldüm..
Bizim sanatçılarımız, neden kendi mesleklerinin önde gelenlerini izlemeye koşmazlar?.
Aşkın mesela, tüm kadrosuyla gelmeliydi Aziza'ya..
Tanıdığım tek müzik şöhreti yoktu.
Toto Cotugno'da da öyleydi. Yahu, adamı bu ülkeye tanıtan Ali Kocatepe bile gelmemişti konsere..
Kültür ve sanata, önce kültür ve sanat adamları meraklı olmalı ki, insanları da peşlerinden sürüklesinler.. Örnek olsunlar..
Şatolarınıza kapanmayın. Çıkın.. İzleyin.. Görünün!.