28. Uluslararası İzmir Festivali'nin en görkemli gecesiydi bence, Martha Graham Dance Company'nin şovu..
Kültür Park'taki Açık Hava Tiyatrosu ne yazık ki, tıklım tıklım dolu değildi.. İzmir yerel gazeteler açısından en cömert ilimizdir. Büyük İstanbul gazetelerinin tümünün Ege/ İzmir ekleri de var, ama anlatamamışlar, duyuramamışlar demek..
Martha Graham, Modern Balenin kurucularından bir dev, bir anıttır, sanat tarihinde..
1926'da kumpanyasını kurup, kendi koreografileriyle şovlarına başladığında çılgın olduğunu ileri sürenler olmuştu.
Gece bir sürprizle başladı.
Graham'in 1935 yılında ilk kez sahnelediği Panorama'yı ayni koreografi ile, Türkiye'nin dört bir yanındaki Devlet Balelerinden gelen bizim gençler sundular.
Kumpanya uzmanları önceden gelmişler, bizim gençlerle çalışmışlar.. Ne güzel..
Sonra 1947'deki Errand'ın nefes kesen gösterisi başladı. Yunan Mitolojisinden bir efsane..
Dehlizlerde yaşayan ve girip kaybolanları yiyerek yaşayan canavar Minotor'la onu o labirentlerde bulup yok etmek isteyen Errand'ın öyküsü..
"Bir dans bu kadar güzel olabilir" derken, kumpanyanın en yeni eseri, ilk kez bu yıl New York'ta sahnelenen Echo başladı. Martha Graham'in yolunda Andonis Foniyadakis'in koreografisi ile gene bir mitolojik öykü..
Genç Narkisos, suda aksini görür ve kendisine aşık olur. (Narsizm ordan gelir ya..) Cümlelerinin son kelimeleri defalarca yankılanan güzel Echo (Eko yani) Narkisos'a tutulur. Delikanlı da kıza boş değildir ama, önce kendisine aşıktır ya..
İnsanı büyüleyen bir dans..
Narkisos, aşık olduğu sudaki aksi ve aralarına girmeye çalışan Echo'nun çırpınışları, nasıl bir dans olmuş..
Ve ikinci yarı, Graham'in baş yapıtı..
1984'te, 89 yaşında iken hazırladığı Bahar Ayini.. Stravinsky'nin muhteşem müziği, baharın gelmesi için ölünceye kadar dans eden kurban kızın etrafında yapılan töreni anlatır. Graham de doyulmaz bir görüntüye dönüştürmüş müziği..
Harika bir geceydi.
Ertesi sabah yola çıkıp Bodrum'a geldik.. 12.
Bodrum Bale Festivali başlıyor çünkü, Bodrum Kalesi'nde.. Açılışı, Mersin Balesi yaptı. Merih Çimenciler'in bu çok cesur denemesini ilk defa 2003'te Ankara Devlet Balesi oynamıştı. 2012'de Mersin'de yeniden sahnelendi.
Tamamen Türk sazlarının çaldığı alaturka müzikle, en ünlü Türk romanlarından birini, hatta birincisini, bir çizgi roman anlatımı ile sahnelemeyi düşünmek bile yürek ister.. Merih, nasıl tepkiler doğacağını bile bile bu deneme için kollarını sıvamış ve Türk Balesi'nin temellerine müthiş bir harç koymuş. Gene Merih'in Harem adlı baş yapıtı, bu başlangıcın devamı aslında..
Çalıkuşu'nu yani Feride'yi o gece, 15 gün evvel, İstanbul Uluslararası Bale Yarışmasında üçüncü olan Büşra Ay dans etti. Çok çok iyiydi.
Balenin doruk noktaları bence, Dame de Sion kızlarının toplu danslarıyla, Egelilerin "Efem" müziği ile oynadıkları zeybekti.
Mersin'de bu düzeyde bir bale bulduğum için de gurur duydum..