Rahmetli babamın en önemli eseri, içinde 4 bin 340 hadisi barındıran 10 ciltlik İbn-i Mace kitabını tercüme ve şerh (yorumlaması) etmesidir. İbn-i Mace şerhi ilk kez bir Türk âlimine böylece nasip oldu. Medine Üniversitesi hadis ana bilim dalı başkanı olan ve geçen sene vefat eden Prof. Halil Hatır, bana özellikle babamın bu eserini Arapça'ya çevirtmemi istemişti. "Arap âlimleri bu şerhi görmeliler" demişti. İnşallah nasip olur da başarırım.
Rahmetli babamın vefatından ötürü tamamlayamadığı Kur'an tefsiri yanında onlarca eseri de vardır. Mekânı cennet olsun.
CİDDE'DE İHRAM
Yolculukta Cidde'ye indik. İstanbul-Cidde yolculuğu 3 saat 30 dakika sürüyor. Oradan otobüsle Mekke-i Mükerreme'ye (Şerefli Mekke'ye) geçtik. Otelimize yerleştikten sonra Kâbe'ye indik. Mekke ve Kâbe'yi bu kadar kalabalık hiç görmemiştim. Milyonlarca insan vardı. Görevliler ezilme ve izdiham olmasın diye ciddi bir gayret gösteriyorlar. Umreciler de ikazlara dikkat ediyorlar. Birbirlerine yardım ediyorlar. İtip kalkışma, hakaret vs. gibi olumsuz hiçbir hareket göremezsiniz.
HAREMEYN'İN TEMİZLİĞİ
Haremeyn idarecileri müthiş bir temizlik faaliyeti yapıyorlar. On binlerce temizlik görevlisi gece Mekke, Kâbe ve Medine civarında saniyelik aralıklarla belki binlerce ton ilaç ve deterjanlarla ortalığı temizliyorlar. Zira her umrecinin temizliğe dikkat ettiğini maalesef göremiyoruz. Bu bir kültür meselesi, yetişme tarzı. İslam ülkelerinin umre ve hacca gidecek yolculara bunu sık sık hatırlatmaları gerekiyor. Milyonlarca insana rağmen ortalıkta tek bir sinek görmedik.
KÂBE YİNE MUHTEŞEM
Kâbe'ye doyamıyorsunuz. Evet neticede bir taş bina. Ama onu kıble yapan Allah, ona bu bereket ve ihtişamı da zerk etmiş. Kopamıyorsunuz. Gecenin saat 02.00-06.00'sında da milyonlar dönüyor. Bu beldeye yaptığım hiçbir ziyarette iki kişinin kavga ettiğini görmedim.
TÜRK MÜSÜNÜZ?
Türk olduğumuzu gören, öğrenen herkesin gözlerinin içi gülüyor. Ülke dışında İslam âlemi halkı Türkiye'ye müthiş saygı duyuyor.
TÜRK CUMHURİYETLERİNDEN AKIN
Başta Özbekistan olmak üzere Türk cumhuriyetlerinden büyük kalabalıklar görmek mümkün. Azerbaycanlı kardeşlerimiz, Özbekler ve diğer ülkelerden gelen binlerce kişinin hem tavaf hem de Medine'de bana gelip sarılmaları beni ayrıca duygulandırdı. Hepsi izleyicilerimiz olmuşlar.
KÂBE'YE DUYULAN AŞK ZİRVEDE
Saatlerce Kâbe'nin huzurunda oturup seyrettik. Babalarının sırtındaki ufak çocuklar, değnekle zorla yürüyen 90'lık ihtiyarlar, emekleyen hastalar... Bir tutku ve davadır Kâbe. Herkes Kâbe'nin duvarına yapışıp gözyaşı döküyor. İçini döküyor. Derdini döküyor. Allah'la konuşur gibi dua ediyor. Orada; kadın-erkek, yaşlı- genç, zengin-fakir, Türk- Kürt, engelli-sağlıklı, beyazsiyah yok. İnsan var. Vicdan var. Sevgi var. Tek yürek var. Mümin var. Safları düzenleyen kimse yok. Ezan okununca insanlar saf düzeni tutuyor. İp gibi. Kalkamayana el uzatıyorsun kalksın diye. İhramı düşen olsa düzeltiyorsun. Biri ayağına basınca gülümsüyorsun.
EZAN OKUNUNCA
Ezan sesi duyulunca şehadet parmakları göğe yükseliyor. Allah-u ekber (en büyük olan sadece Allah'tır), herkes müezzinden sonra bu sözü tekrar ediyor. "Eşhedu enne Muhammeden Resulullah", yani "Şahitlik ederim ki Hz. Muhammed Allah'ın Resulüdür" derken gözlerde bir buğu beliriyor. "Muhammed" sözü bir helezon gibi meleklere yükselip teslim ediliyor. "Ey gök şahit ol" dercesine. Yüz binlerce insan Kâbe'ye giriyor ama milyonlar yer bulamıyor. Ellerinde seccade yer arıyor. İmam tekbir alınca artık nerede yer bulursan orada secdeye kapanıyorsun.
KÂBE'DEN AYRILIK SAATİ
Mekke'den Medine'ye gitmek için Kâbe'yle vedalaşmak gerekiyor. Mümkünse bir veda tavafıyla. Tabii öncesinde Arafat'ı göremeyenler Arafat'a koşuyor. Görmek için Mekke mezarlığında Hz. Hatice ve diğer müminlere ziyaret bu yolculuğun adabındandır. Babamın dostu, benim de küçüklüğümde elini öptüğüm Maşuk Efendi de Mekke (Mualla) mezarlığında. Onu da ziyaret ettim. 1975'te vefat etmişti.Mekke ve Medine'ye yaklaşık 10 günlük bir ziyaretim oldu. Orada hem umre yaptım hem de Medine'de Peygamber Efendimizi ziyaretten sonra Medine mezarlığında gömülü olan babamı ziyaret ettim. Yakın dostların bildiği gibi rahmetli babam Haydar Hoca Siirt, Uşak, Afyon, İzmir il müftülükleri yanında Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliği de yapmış ve hac için bulunduğu Medine şehrinde 1995 yılında Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.
YURTDIŞINDA ÇOK İZLENİYORUZ
Türkçe konuşan siyahi (Çad gibi) kardeşlerimizin ve diğer Türk kökenli insanların hiç kaçırmadan izlediklerini söylemeleri, heyecanlanmaları, gözlerinin gülmesi tabii ki en büyük onur oldu. 100 metrekarelik bir stüdyo demek ki düzgün kullanıldığında milyonlarca ışık olabiliyor. Hele de Türkiye'de Yozgat, Balıkesir, Diyarbakır, Uşak, Kütahya, Ankara ve diğer şehirlerimizden gelen hacı teyzelerin, hacı abilerin sevincine denilebilecek bir karşılık yok. Ne kadar mutlu oldular bilemezsiniz.
SELAM EY SEVGİLİ MEDİNE
Mekke'de telbiye, Medine'de salât ve selam getirilir. Mekke- Medine arasında 450 km vardır. Ama biz Bedir Şehitliği'ne uğradık ve oradan Medine'ye geçtik. Bedir'de Müslümanlar 14 şehit vermişlerdi. Bu şehitlerin adları Bedir sokaklarına verilmiş. Güzel bir vefa örneği olmuş bu.
Medine'ye yaklaştıkça heyecan artıyor. Bin kez de gitseniz değişen bir şey yok. Yine hasret, yine heyecan. Babanızın mezarından bıkar mısınız? Elbette hayır. Bu da öyle bir şey işte.
EFENDİMİZİN HUZURUNDA
Medine'deki en önemli mekân elbette ki Hz. Peygamber'in yeşil kubbesi altındaki kabri şerifidir. Yanında iki büyüğümüzün kabri var: Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer. Hepsine selam vermek için yürüyorsunuz. Mescit içindeki koridordan yavaş yavaş yürüyorsunuz. Efendimizin kabrine yaklaşıyorsunuz. Salat ve selam getirip kendin tanıtıyorsun. "Ben" diyorum, "Falanca oğlu falanım. Sana geldim. Ey güzeller güzeli. Uzaktaydım. Şimdi fani vücudumla huzurundayım. Beni şefaatine al. Beni ahirette tek başıma bırakma."
Bıraksalar bir ömür durursun orada. Huzurla, başın eğik, edeple, sessizce. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'e de selam iletiyorsun. Edeple çıkıyorsun.
AH UHUD AH!..
Hz. Hamza'mızı, Hz. Musab'ımızı, Hanzala'mızı, Enes b. Nadr'ımızı ve 70 şehidimizi barındıran Uhud. Aslanlar gibi uzanmış kahramanların meydanı. Orayı da ziyaret ettik. Okçular Tepesi'nde durduk. Okçuların lideri Abdullah b. Cübeyr'i hatırladık. Tepeyi terk etmeyenlerin şehidi. Sonra orada Müslümanlara Uhud'u kaybettiren Hz. Halid'i düşündük. Ne üzülmüştür, Müslüman olduktan sonra Uhud'da yaptığından.
KARMAŞIK DUYGULAR
Bir tarafta Müslümanların durumu. Gönüllerin ayrılmış olması. İstenilen tevhidin sağlanamaması. Muhteşem bir gücün kendi farkında olmaması. Diğer taraftan İslam'a girenlerin günden güne çoğalması. Yeni gelenlerin eskileri geride bırakması. Yeni Müslümanların daha da gönülden olmaları ümit veriyor. Bana "Kab" hadisi olarak nitelenen bir hadisi hatırlattı bu hâl. Şöyle buyurur Efendimiz, 1400 sene önce Medine'de:
"Diğer milletlerin sizi bir yemek gibi tüketmek üzere üstünüze üşüştükleri gün hâliniz ne olacak? Bunu duyan sahabe sordu: O gün sayımız az olduğu için mi Batılı güçlerin önünde kabın içindeki yemek gibi olacağız ey Allah'ın Resulü! Resul (SAV) cevap buyururdu: Hayır! Çok olacaksınız. Ama dünya sevgisi ve Allah yolunda cihattan korkmanız, ölümden ürkmeniz sizi yem haline getirecek!"
ARTIK TOPARLANMALIYIZ
Muhammed ümmeti toparlanmalı. Ayrıyı gayrıyı bırakmalı. Birbirine güvenmeli. Güçler tevhit edilmeli. Sorumluluk bilinci artmalı. Ulema sorumluluğunun farkında olmalı. Sadece vaaz etmekle bu işlerin üstesinden gelinmez. Gayret edilmeli. İslam ahlakı yaşanarak gösterilmeli.