Hayatımın en mutlu günlerinden birini geçirdim, bu pazar.. Ne vardı pazarda?.. Bir kahvaltı..
Bir akşam yemeği.. Ne bir eksik, ne bir fazla.. Hepsi o.. Ama "Hepsi o"nun ayrıntıları var..
Sabah kahvaltısı Bodrum Yalıkavak'taydı.. Kemal'in evinde.. Kemal yoktu ama, sevgili gelin Nükhet bizi ağırladı, püfür püfür terasında.. "Bizi.." dediğim ağabeyim Öcal, yengem Özay!. Bir de, sevgili dost, Peri.. Hani Nebil, Sunay, Haşo'yla beraber bir Batı Trakya Turu yapmıştık.
O turda bize kılavuzluk eden Sevgili Perihan..
Genç yaşta kaybettiğimiz o efsane Edirne Valisi'nin eşi olarak Yunanistan'da büyük forsu vardı. Geziyi de o organize etmişti zaten..
Nükhet'in kahvaltıları zaten ünlüdür, bir de lezzete lezzet katan, bir arada olma keyfi.. Bitsin istemedik.. Ama bitmeyen güzellik var mı?. Üçte uçağım var, İstanbul'a.. Ağbimler beni hava alanına bıraktılar, onlar da İzmir'e devam ettiler..
Bayram'da gene Bodrum'da, bu defa Kemal'li buluşmak üzere kucaklaştık..
Bodrum Hava Alanında uçağımı bekliyorum, telefon.. Serpil.. "Hıncal Ağbi, biz Tuzla'ya geldik.. Akşam işin yoksa gel" diyor.. "İşim yok da, ben henüz Bodrum'dayım" dedim.. "Hele bir İstanbul'a varayım.. Fazla yorgun değilsem, gözüm Tuzla yolunu yerse, bakarız!.."
Uçak da biraz rötar yapınca, eve vardığımda saat altı, falan.. Bir gece evvel çok geç yatmışız.. Sabah da kahvaltı için Yalıkavak'a gitmek üzere erken kalkmışız.. Aslında halim yok.. Dağ gibi de gazeteler birikmiş, bana bakıyorlar ve diyorlar ki, "Biraz bizimle oyalan, sonra da erken yat bu gece.. Sabah işe başlayacaksın.. Serpil'e de yarın falan gidersin.."
Divana sırt üstü uzandım, elimi gazeteye attım ki, bir şey dürttü beni.. Hem de ne dürtüş..
"Çocukken sana hem babanın, hem de öğretmenlerinin ilk öğrettiği, ezberlettiği şey, 'Bugünkü işini yarına bırakma' oldu.. Bu öğüdü hep tuttun. Peki 'Bugünkü keyfi' niye yarına bırakıyorsun o zaman?.."
İş olsa, ne kadar yorgun olursan ol, yap.. Ama keyif olunca ertele!.
Gazeteyi yerine koyup fırladım. Önce Zeyno'yu aradım, yeğen.. "Yürü, halanlara yemeğe gidiyoruz" diye.. Atladık arabaya... Ver elini Tuzla..
Fethi, sahilde dünya şirini restoranlar var, onlardan birinde yer ayırtmış.. "Tuzla köfteleriyle ünlüdür. Taa üniversite yıllarımızda, o zaman araba, maraba da yok.. Banliyo treni ile gelirdik, Tuzla'ya köfte yemeye.. Bir köfteciye gidelim" dedim.. "Canım öyle çekti.." "Bizim köfteci o zaman" dedi, Fethi.. "Bizim" şurdan geliyor.. Fethiler evi, Yelkenci ailesinden aldılar. İkinci kuşaktan Vedat arkadaşımdı. Londra'ya yerleştiler. Ailenin ahçısına, Artvinli babaanne kendi usulü köfte yapmayı öğretmiş.. Usta da, emekli olunca, o evin civarında kendi dükkanını açıp ayni köfteyi satmaya başlamış..
Gittik.. tam da iftar vakti.. Tüm masalar dolu.. Serpil'le Fethi'yi tanıyorlar da torpil yaptılar, bir yer ayarladılar..
Önce enfes bir mercimek çorbası.. Sonra ızgara köfteler, yanında piyazla.. Yani böyle bir lezzet olmaz..
Yemek bitti.. Fethi "Tuzla gecesi Hakan'da biter" dedi.. Hakan da dondurmacıymış, 30 yıllık falan.. O sahilde.. Kaldırıma masalar atmışlar..
Nasıl şirin.. Çocukluğum aklıma geldi.. Bandırma'da en mutlu anlarımızı, yemekten sonra babam bizi sahile, dondurma yemeye götürünce yaşardık..
Kağıt helvanın arasına, cevizli, fıstıklı ve sakızlı bir sandviç yaptı Hakan bana..
Bir daha üniversite yıllarıma döndüm..
Ankara'da Köşk'ün önü o zaman Kavaklıdere'ye kadar boş.. Köşk'ün önünden geçen yolun kenarı da bomboş..
Arabası olanlar oraya aileleri, ya da sevgilileriyle gelir, şehrin ışıklarına bakarlar.. Biz de dolmuşla çıkar, oturur, helva arası dondurma yerdik.. Arada bir Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel Köşk'ten çıkar, yürüyerek yanımıza gelirdi. Ne koruma, ne bir şey.. "Ne var ne yok, gençler" diye bizimle sohbet ederdi..
Şimdi orda geçin park etmeyi, yavaşlamak bile yasak.. Güvenlikçiler, ellerindeki makineli tabanca ile uyarıyorlar hemen, "Gazla" diye..
Bu adet Cevdet Sunay'la başladı, ne yazık..
Dondurmalar bitti, ama Hakan'dan kalkmak istemedik.. Gelen, giden, cıvıl cıvıl yaşayan bir yer..
Sonra, dönüş zamanı geldi, tabii..
Sarmaş dolaş..
Ağabeyimle Yalıkavak'ta başlayan gün, Tuzla'da kız kardeşimle bitti.. Başımı yastığa koyarken, ne kadar talihli, ne kadar mutlu bir insan olduğumu düşündüm ve Tanrım'a bir kez daha şükrettim..
Kendime de teşekkür tabii..
Bugünkü mutluluğu yarına ertelemediğim için!..