JANSON Talimatı'nı okumaya devam ediyorum.. Hani dün söz etmiştim. Robert Ludlum'un kitabı.. Uluslararası bir Müslüman terörist lider, adamlarını batı ülkelerinde ölüme gönderiyordu..
Nasıl.. Bir şirkete ait süsü verilmiş, şüphe uyandırmayan kamyonetlere nitratlı gübrelerden yapılmış bombalar yüklenerek.. Bu kitap kasım ayı başında Türkiye'de piyasaya çıktı, bir hafta geçmeden İstanbul'da, nitratlı gübreden yapılmış bombalar yüklü kamyonetler patlamaya başladı. Bu müthiş benzerliği yazdım.. Yazı işlerine de bir haber yolladım.. "Fevkalade ilginç bir durum.. Birinci sayfada haber değeri olabilir" diye.. Bizim yayın kurulu benimle ayni fikirde olmamış. "İçeride Hıncal'ın Yeri'nde kalsın" demişler.. Ya onlar bütün gazeteler Saddam-Kıbrıs'a kilitlenmişken, farklı ve de çok konuşulacak bir ilginç olayın içindeki haberi hissedemediler.. Ya ben gazeteciliği pek bilmiyorum.. Gene de benim yazılarımdan, bizden başka her gazeteye haber çıktığını yıllardır izlediğimden kararlarını yadırgamadım. Bu arada.. Dün koşu bandında romanı okumaya devam ettim.. Halife (Romandaki Usame Bin Laden tipi) iki kamyonet gönderdi.. Biri bir büyük ticari kuruluşa.. Öteki Amerikan Büyükelçiliği'ne.. İki kamyon.. Biri siyasi, öteki ticari hedefe.. Sızan haberlere göre İstanbul'daki hedef aslında Amerikan Konsolosluğu idi. Ancak Amerikalılar İstinye'de ulaşılması zor, adeta bir kaleye taşındıklarından, teşkilatın Türkiye hücresi, daha kolay hedef İngiliz Konsolosluğu'nu tercih etmişti. Vay canına ki, vay canına..