Zorlu geçen 1990'lı yılların ardından gelişen ülkeler, 2000'lerin ilk yarısında etkileyici bir performans sergilemişti. Meksika'dan Brezilya'ya, Hindistan'dan Çin'e birçok gelişen ülkede 2000'lerin başında üretim, ihracat ve büyüme rakamları hızla yükselmişti.
Gelişen ülkeler, makroekonomik istikrarı sağlama yolunda önemli mesafeler kat ederek yabancı sermayeyi çekmeyi başarmıştı. 2008 krizi bu güçlü performansı yavaşlatsa da durduramamıştı. Gelişen ülkeler, derin bir resesyona gömülen gelişmiş ülkelerden ayrışarak krizin etkilerini üzerlerinden hızla atmıştı.
Gelişmiş ülke merkez bankaların 2008-2014 yılları arasında bastıkları trilyonlarca dolarlık likiditenin hatırı sayılır bir kısmı gelişen ülkelere akmış, ekonomik büyüme orta vadede tam gaz devam etmişti. Ama bu dönemde giriş yapan yabancı sermaye gelişen ülkelere uzun vadede yaramadı. Birçok gelişen ülke dışarıdan para girişi hiç durmayacakmış gibi hareket etti. Bol likidite kısa vadede ekonomiyi hormonlu biçimde büyüten, ama uzun vadede ülkeye sınırlı katkı sağlayan alanlara yönlendi. Bireyler ve şirketler düşük faiz ve bol likidite ortamında krediye alıştılar.
Gelişen ülkeler, gerçekte sahip olmadıkları sanal bir refah artışının cazibesine kapıldılar. Büyük merkez bankalarının likidite akışını kesmeye başladığı noktada, gelişen ülkeler zorluklarla karşılaştı. Büyüme hızı yavaşladı, finansal göstergeler kötüleşti ve gelişen ülke para birimleri değer kaybetti. Borçları çevirmek zorlaştı...
Bunların üstüne ticaret savaşları, koronavirüs salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi şoklar yaşandı. Günümüzde birçok gelişen ülke, makroekonomik istikrarı sağlama ve potansiyel büyüme performansını sürdürme konularında güçlüklerle karşılaşıyor. Zaman zaman durumlar daha da karmaşık bir hal alabiliyor. Bu hafta da böyle bir dönemdi.
RUSYA'NIN JEOEKONOMİK YÜKÜ
HAFTAYI zorlu geçiren ülkelerden biri de Rusya'ydı. Batıdan gelen yaptırımların etkisiyle Rusya'nın enerji gelirleri 2023'ün ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 47 oranında düştü. Enerji fiyatlarının ve enerji satış rakamlarının düşmesi, geçtiğimiz yıl resesyon yaşayan Rus ekonomisi için durumu daha da zorlaştırıyor. Yaz başında yaşanan siyasi çalkantılar, ekonomik sorunlara tuz biber ekti. Son haftalarda Rus ekonomisi, likiditeyi dengelemekte ve döviz piyasasını kontrol altında tutmakta zorlanıyor. Rusya Merkez Bankası'nın savaşı finanse etmek amacıyla ruble likiditesini artırması, ithal ürünlere olan talebi yükseltti. Sadece artan ithalat değil, yaz tatili için yurtdışına giden Rusların döviz talebi de ruble üzerinde baskı oluşturuyor. Dolar/ruble paritesi Mart 2022'den bu yana ilk defa 100 eşiğini aştı. Kurdaki yükselişin enflasyonu tetikleyeceğinden endişe eden merkez bankası, acil toplantı yaparak faizleri 3,5 puan yukarı çekerek yüzde 12'ye yükseltti.
BİR ARJANTIN KLASİĞİ
ARJANTİN Merkez Bankası'nın kapısına kilit vuracağının ve peso yerine doları resmi para olarak kullanacağının sözünü veren popülist siyasetçi Javier Milei'nin sürpriz biçimde ön seçimleri kazanması, zaten oldukça kırılgan olan Arjantin ekonomisini iyice karıştırdı. Büyük bir tedirginlik haliyle satış butonuna basan yatırımcıları sakinleştirmek için hükümet, resmi döviz kurunu yüzde 18 oranında devalüe etti. Merkez bankası ise faizi 21 puan arttırarak yüzde 118'e yükseltti. Ön seçimleri böyle çalkantılı geçiren Arjantin'de başkanlık seçimlerinin ilk turu 22 Ekim'de yapılacak. Seçimlere kadar makro göstergelerin daha da kötüleşmesi kimseyi şaşırtmaz. Messi, 36 yıl sonra Arjantin'e ilk dünya kupasını getirmeyi başarsa da ekonomi on yıllardır süregelen istikrarsızlık sorunundan bir türlü kurtulamıyor.
ÇİN'İN DERDİ BAŞKA
ARJANTİN ve Rusya'da bunlar yaşanırken, bir başka gelişen ülke olan Çin'de sorun çok daha farklı. Kötüleşen konut piyasası ve tüketicilerin mal ve hizmet talebindeki düşüş Çin'i deflasyonist bölgeye itmiş durumda. Çin'de tüketici fiyatları temmuz ayında yıllık bazda yüzde 0,3 geriledi. Sorun sadece iç talepte değil ihracat gelirleri de sallantıda. Zayıflayan iktisadi aktivite, genç işsizlik oranını (yüzde 21,3) tarihi seviyelere çıkardı. Ekonominin daha fazla soğumasını istemeyen Çin Merkez Bankası, ani bir müdahale ile faizleri aşağıya çekti. Çin'deki deflasyon, küresel emtia talebi üzerindeki baskının azalmasını sağlayarak diğer ülkeleri enflasyon cephesinden rahatlatabilir. Bununla birlikte, Çin'in yavaşlaması küresel ekonomik büyüme açısından sorun demek. 2000-2022 arasında küresel ekonomideki büyümenin yüzde 25'ini tek başına Çin'den geldiğini unutmamak lazım. Küresel büyümenin motoru olan Çin'in tökezlemesi, az ya da çok kendini her bölgede hissettirir