Godiva ve United Biscuits'i satın aldıktan sonraki manevralarıyla çikolata ve bisküvide dünyanın zirvesine oynayan Yıldız Holding'in hikâyesini az-çok hepimiz biliyoruz. Bisküvide dünyanın ikinci büyük çikolatada da yedinci büyük üreticisi olduğu detayını bilmiyorsak bile en azından Türkiye'nin önemli global markalarından birini olduğunun farkındayız. Hatta Grubun lokomotif markası Ülker'i, toplumsal hafızamızın bir parçası olarak tanımlasak çok da yanlış olmaz. Mutlu et-mutlu ol mottosuyla ürettiği 300'den fazla atıştırmalık markasından biri bize mutlaka çocukluğumuzu hatırlatıyor.
Peki, Ülker'in daha doğrusu sınırları 4 milyar insana ulaşan dünyanın dört bir yanına yayılmış Yıldız Holding'in başarı formülünde neler saklı? Elbette kurucusu Sabri Ülker'den ve kurumu dünyaya açan Murat Ülker'den devralınmış önemli bir miras var ama ben bugün size Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker'in dikkatimi çeken yönetim sırlarından bahsetmek istiyorum.
INBUSINESS Dergisi'nin ekim sayısının kapak röportajını gerçekleştirdiğimiz Ali Ülker, 3 yılda kurumun yeniden yapılandırılan 7 milyar dolarlık borcun, 1 milyar dolara kadar düşürüldüğü operasyonu başarıyla yönetmiş bir isim olarak bundan sonrası için önemli ipuçları veriyor. Ata işimiz dediği çikolata ve bisküviye odaklı yeni büyüme planlarının ve sağladıkları finansal istikrarın detaylarını anlattığı bu röportajı INBUSIINESS'ta ilgiyle okuyacağınıza eminim.
Benimse o röportajdan dikkatinizi çekmek istediğim farklı detaylar var. Çünkü bana göre milyar dolarlık operasyonları yöneten Ali Ülker gibi bir iş insanının halen bakkal ziyaretleri yapması ve metrobüs ya da Marmaray gibi toplu taşıma yollarını kullanmasında önemli sırlar gizli. Özellikle genç girişimciler ve pazarlama dünyasından olanların dikkatle okumasını öneririm.
Ali Ülker, İstanbul'da yaptığı metrobüs/ Marmaray turlarının nedenini açıklarken pazarlama için bakın hangi taktikleri de vermiş oluyor: "İstanbul'da çok sıklıkla toplu ulaşım kullanıyorum. Metrobüs, metro, otobüs hepsini kullanıyorum. Zaten sokakta çok tanınan biri değilim, şapka gibi bir iki aksesuvar da takınca rahatım. Hem bakkal ziyaretlerimin, hem de toplu taşımayı kullanmamın birkaç sebebi var. Birincisi toplumun içinde olmayı seviyorum, toplumdan kopuk olmayı ise pek sevmiyorum. İkincisi saha gözlemlerini önemsiyorum, müşterilerimizi tanımak, onlarla yakın olmak çok önemli. Üçüncüsü de hayatı ıskalamak istemiyorum açıkçası. Yani Kadıköy'de, Üsküdar'da, Tophane'deki değişimi görmeden, Beşiktaş çarşının nabzını tutmadan, Galataport'ta, Karaköy'de kendin yürüyüp, deneyimlemeden işlere yön vermeyi, gelen raporları yorumlamayı tercih etmiyorum."
Sohbet derinleştikçe farklı detaylar da ortaya çıkıyor. Örneğin Ali Ülker bakkal ziyaretlerine iş yaşamının daha çok başında iken dedesi Sabi Ülker'in işaretiyle başlamış. "Dedem Sabri Bey ile yaz akşamlarında yaptığım balkon sohbetlerinde bakkal ziyaretlerinden izlenimlerimi aktarırdım" diyen Ali Ülker, "Esnaf lokantalarını da ayrı severim. Şehirde yeni esnaf lokantalarının keşfine hep hazırımdır. Böylelikle aslında bir anlamda işlerin de nabzını tutuyorsunuz. Dijital kanallar dahil her platformdan veriyi işte esnaf ziyaretleriyle harmanlayıp ona göre ilerliyoruz" sözleriyle bugün pek çok iş insanının yaşadığı sahadan veri sıkıntısını nasıl atlattığını anlatıyor.
Ali Ülker'in son bir taktiği ile bitirelim, dedesi Sabri Ülker'in 'her söylenene kulak asma' tavsiyesini 'toksik diyalog' olarak güncelleyen Ali Ülker, "Her söyleneni dinliyorum ama her söylenene takılıp kalmıyorum" diyor.