Hayat ile oyun ve sanat arasında güçlü, köklü bağlar vardır. Sanatların ancak eskizini yapabildiği hayatın o derin çelişkileri/çatışmaları; film, dizi ve romandan başlayarak tekmil sanat eserlerine ilham verir. Sanat, bu yönüyle hayatın taklididir ve aynı zamanda ünlü müntehir İtalyan şair-yazar Cesare Pavese'nin dediği gibi hayatın saldırılarına karşı bir savunmadır da.
Sanatın çocuklukla ve oyunla ilişkisi de öteden beri üzerine yazılıp çizilen ve sanat eserlerinde işlenen bir gerçektir.
'Oyun'un yalnızca yüksek sanat eserlerinde değil, popüler sanat ürünlerinde de hatırı sayılır bir yer tuttuğunu gösteren güncel gelişmeleri anlamak için girizgâhtaki çerçeveyi hep göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Frankfurt Okulu'nun önemli düşünürlerinden Theodor Adorno, yüksek sanat ile popüler sanatı keskin çizgilerle ayırıyordu ama günümüzde bu ayrımın da belirsizleştiğini ve yüksek mi, popüler mi olduğuna ilk anda karar verilemeyen roman, film ve dizilerin ortaya çıktığını görüyoruz.
Onlardan sonuncusu Güney Kore yapımı Squid Game adlı dizi. Squid Game, hayattan sıkılmış kuvvetli zenginlerin sonu ölümle sonuçlanan oyunlarını konu alıyor. Hayatla oyunu özdeşleştiriyor. Hayatın sonunda da ölüm var, bu oyunda da ölüm olsun fikriyle… Bu yüzden cinayet işliyorlar.
Bir seçkinler zümresinin, haşa kul gibi gördükleri yarışmacıların ölümcül oyunlarını uzaktan keyifle seyrettiği bir dizi Squid Game.
Zaman zaman atıf yaptığım büyük İngiliz romancı John Fowles'un Büyücü adlı bir romanı vardır. Hatta sonradan David Fincher'ın çektiği The Game adlı filmin bu romandan ilham aldığı söylenir. Nitekim Fowles bu yüzden The Game'in yapımcısını dava da etmiştir. Büyücü adlı romanın adını ilk önce Tanrı Oyunu koymuştu Fowles, ancak sonradan bu ismi değiştirdi.
Fowles'un ilk örneğini verdiği 'kukla oyunu' kurmacaları hep ilgi çekmiştir. Bu tür oyunları anlatan filmler, diziler ilgi çekmeye de devam edecek. Squid Game de böyle bir dizi. İzlenebilir elbette. Ancak kültür muktedirlerinin öncelikle hedef aldığı Y Kuşağı'nın haricinde Z Kuşağı'nın son üyeleri tarafından da izlenebilir. Ancak neyin ne amaca hizmet ettiğinin farkında olarak izlenmeli.
Y ve Z Kuşağı; kuvvetli olanın hayatta kaldığı, zayıfın ise elendiği film ve dizi kurmacaların yeni dünya düzeni ve küresel diktatörlük fikrine uzun vadede hizmet ettiğinin ne kadar ayrımında bilmiyorum, ama olmalılar. Kültür muktedirleri, bu kuşakların İlluminati ve türevi hikâyelerin iyi bir alıcısı olduğunu biliyorlar.
O yüzden dizide finalistlerin ödül yemeği sahnesinde meşhur İlluminati'nin amblemine gönderme var. İlluminati 18. Yüzyıl'da kurulmuş bir ezoterik tarikat ve örgüt, ancak artık ölü bir örgüt. Kimi görüşlere göre, artık ortadan kalkmış bu örgütün var olduğu algısı üzerinden bir propaganda süreci işletiliyor ve böylelikle birileri kamuoyunu dünyanın, gizemli bir güç tarafından yönetildiğine inandırmak istiyor.
Bu fikrin, satın alıcısı da çok. Bu yüzden bu konularda yapılmış dizi ve filmlere ilgi yoğun. İşte Squid Game de (Kalamar Oyunu) onlardan biri. Dizinin ilk sezonu dokuz bölüm.
Ben dokuz bölümü de izledim. The Matrix, Gözleri Tamamen Kapalı ve Dehşet Kabini gibi kült filmlere göndermelerle dolu bir dizi.
SQUID GAME'İN ANALİZİ, 'NETFLİX'İN PSİKO-ANALİZİ'
Peki, yeni kuşakları seçkinler ve ölümcül oyun ana fikri üzerinden belli bir algıya sevk etmeye çalışmak yapımcıların mı yoksa yayıncıların mı hedefi. Dünyayı yöneten gizli örgütler, saklı seçilmişler, 13 aile gibi ayrıntılar arıyorsak yapımcıya değil, ondan önce yayıncıya bakmalıyız. Yani Netflix'e...
4 Ekim 2020'de yazdığım Netflix'in Psiko-analizi başlıklı yazıda bu konuyu ayrıntılı biçimde işlemiştim. Netflix'in iki kurucusundan biri hem psikanalizin babası Freud'un, hem de psikolojik harekâtın babası Randolph'un küçük yeğeni. Psikanalizin babası Sigmund Freud'un yeğeninin oğlu olan Stephen B. Randolph, 12 Mart 2000 tarihinde New York'ta 74 yaşında hayata gözlerini yumdu. Bir Avusturya Yahudisi olan bu zat, 1930'ların başında Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmişti. Bu Randolph, Netflix'in iki kurucu ortağından biri olan Marc Bernays Randolph'un babası. Diğeri Reed Hastings.
Bu durumda Freud, Netflix'in iki kurucusundan birinin 'büyük büyük emmisi' oluyor.
En az bunun kadar önemli bilgi ise şu: Netflix'in 'yaratıcılarından' Marc Bernays Randolph, Public Relations (PR), yani halkla ilişkilerin babası olarak bilinen Edward Louis Bernays'ın da küçük yeğeni. Bu Bernays, Freud'un iki taraftan da yeğeni oluyor. Şöyle: Hem 'Freud'un öz bacısı' Anna Freud Bernays'ın oğlu. Hem de öte yandan Freud'un karısı olan Martha Bernays Freud da bu zatın 'babasının bacısı'… (Ayrıntılar için bkz: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/2020/10/04/netflixin-psiko-analizi-1601811339) Kafanız karışmasın, basitleştirerek tekrar edeyim: Netflix'in iki ortağından biri olan Marc Bernays Randolph, psikanalizin babası Freud'un 'yeğen torunu' oluyor. Yine aynı ortak CIA'e de yıllarca propaganda ve PR işleri yapmış Edward Louis Bernays'ın da küçük yeğeni. Bernays, ikna psikolojisi konusunda uzmandı. Bir propaganda üstadıydı, ancak Nazilere falan çalışmadığı için o kadar kötülenen bir karakter olmadı. Bernays, Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı'na (CIA) ilham vermekle kalmadı, onlarla iş de yaptı. 1954'te CIA tarafından planlanan Guatemala darbesinin PR altyapısını hazırlamak gibi 'büyük' işler de bunlara dâhil… Netflix'in popülaritesi tesadüf değil: Hem alanının ilk örneği, hem de artık küresel sermayenin önemli kültürel iktidar odaklarından biri. Ekonomik açıdan muktedir olanlar Marksist literatüre göre önünde sonunda siyasal amaçlara da yöneliyorlar ya, (Fransız Devrimi böyle olmadı mı?) bunun yanı sıra artık kültürel hedeflere de yöneliyorlar. Yani küresel anlamda 'ekonomik muktedir', aynı zamanda yine küresel anlamda 'kültür muktediri' de olmak istiyor. Ve son örneklere bakılırsa bunu belirli bir ölçüde başarıyor da… Ve kültür muktedirlerinin bir küresel planı da var. Daha doğrusu hepimizin bildiği küreselciliğin bayraktarlığını yapmaya da teşneler.
Squid Game doğrudan olmasa bile dolaylı olarak bu plana hizmet edecek nitelikte dizilerden biri. Dünya nüfusu küreselcilere göre haddinden fazla, azalmalı. Pandemi bu açıdan iyi bir fırsattı onlar için.
Çok da uzak değil yakın gelecekte yoksulluğun pençesinde kıvranan insanların para ve güce erişmek için ölüm oyunu oynamayacaklarını şimdiden kim garanti edebilir? Bu yüzden hayatı bir ölüm oyunu olarak temalaştıran Squid Game türü dizileri ve daha önemlisi bu tür dizilerin toplumsal etkilerini takip edin derim.