Afganistan'da bir süredir yeniden sahneye çıkmakta olan ve ülkenin kahir ekseriyetinde kontrolü geçiren Taliban'ı anlamak için Pakistan'ı anlamak şart. Zira Taliban'a, 'Pakistan'ın Afganistan'daki paralel devleti' dersek abartmış olmayız. Taliban'ın nüveleri, Afgan sınırındaki Peşaver kenti başta olmak üzere Pakistan'ın kuzeyindeki bölgelerin medreselerinde oluştu. Taliban, zaten Arapça talib (öğrenci) kelimesinin çoğulu. 'Talebeler' anlamına geliyor.
Örgüt, resmen 1994 yılında Molla Ömer Ahund liderliğinde kuruldu. Aslen Kandaharlı olan Molla Ömer, bir süre Pakistan'da, ardından da Kandahar'ın kuzeyindeki Meyvend ilçesinde medrese eğitimi aldı. Kurulduktan birkaç ay sonra Taliban'ın savaşçı sayısı 20 bini buldu. Ancak örgütün asıl büyümesi, Peştunlar adı verilen Afganistan'ın asli etnik unsurunun örgüte dâhil olmasıyla başladı.
Örgüt, Sovyetler'in Afganistan'dan 1989 senesinde çekilmeye başlamasından sonra merkezi hükümetin zayıflığından yararlanarak giderek güçlendi.
Pakistan'ın Taliban üzerinde etkili olduğunu söylerken bunu afaki tezlere dayandırmıyoruz. Taliban'ın temelini oluşturanlar Pakistan medreselerinde eğitim görmüş Peştunlar. Bu medreselere 'Diobendi' deniliyor, ayrıntılarını gazeteci arkadaşımız Turan Kışlakçı daha iyi bilir. Çünkü orada bulunmuş ve medreseleri yakından gözlemlemişti.
Ben de Peşaver'e 2001 senesinde gitmiştim. Genelde dikiz aynasız araçların kullandığı bölgede bize mihmandarlık da yapan şoför, "Medreseleri anlamadan burayı anlayamazsınız" diyordu.
Peştunlar, Afganistan'da olduğu gibi Pakistan'da etkinler.
ABD İŞGALİYLE BİRAZ GERİLEDİ, SONRA TEKRAR HORTLADI
Taliban'ın gerileyişi 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin, El Kaide Lideri Usame bin Ladin'i koruduğu gerekçesiyle Afganistan'a yönelik olarak başlattığı operasyon ile başladı. Ancak Taliban'ın tekrar tarih sahnesine çıkacağı bir süredir belliydi.
2014 yılındaki bir yayında Taliban'ın ülkede tekrar hortlayabileceğini söylemiştim.
2004 yılında yeniden organize olmuşlardı çünkü. 2009'dan beri de gerilla savaşı yürütüyorlardı. ABD biraz da bu sebeple Afganistan'dan çekilme kararı aldı.
Örgütün liderlerinden Molla Ömer'in 2013 yılında öldürülmesi de Taliban'ın ilerleyişini durduramadı.
Nitekim örgüt, dün itibarıyla Kâbil'e girdi. Artık Taliban, ülke sınır geçişlerinin tamamını ve vilayetlerin büyük çoğunluğunu ele geçirmiş durumda. Cumhurbaşkanı Şerif Gani daha iki gün önce "Ülkemizi sonuna kadar savunacağız" diyordu, dün istifa etti, Tacikistan'a gittiği söyleniyor.
Kâbil'deki son durumu en güzel betimleyen sözü ise Taliban'ın ilerlediği kentte resim yapan gençler söylemiş. Kendilerini Titanik'teki kemancılara benzetmişler. Elhak doğru.
Aslında tarih tekerrür ediyor, zira Taliban'ın Kâbil'in ele geçirmek üzere olduğu sahneleri bundan çeyrek asır öncesinde görüyorsunuz. 1996'da
Kâbil'in kontrolünü eline geçiren Taliban, 1998'de Afganistan'ın yüzde 90'ında etkin hale geldi.
PAKİSTAN GİZLİ SERVİSİNİN NÜFUZU
Toparlarsak… Taliban, kendine göre şeriat kurallarını da uygulayan bir örgüt.
Ve El Kaide'nin doğduğu toprakların hâkimi durumunda. Irak El Kaidesi'nden sonra DEAŞ gibi bir Frankenstein örgütün bile atası. Bu konuda ayrıntılı bir yazı da yazdım. (Okumak isteyenler için linki: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/2019/11/03/frankenstein-terorun-sezon-finali)
Aslında Taliban bir prototip, bu yönüyle alanındaki ilk 'Frankenstein örgüt' diyebiliriz. Fakat 'Frankenstein' olması yapay olduğu anlamına gelmez. Çünkü bölgesinin sosyolojik dokusundan da besleniyor.
Türkiye de şimdilerde yana yakıla herkesin kaçmaya çalıştığı Kâbil Havalimanı'nı koruma misyonuna altyapı sağlamak için bu sosyolojiye uygun bir istihbari/diplomatik süreç yürütüyor.
Medrese faktöründen ötürü Pakistan'ın ve dolayısıyla onun gizli servisi ISI'in Taliban üzerinde hatırı sayılır nüfuzu var. O yüzden Türkiye, Afganistan'da asker bulundurma operasyonunun altyapısını kardeş ülke Pakistan'la da görüşerek sağlayacak.