Geçtiğimiz hafta ABD'de insan mikrobiyotası üzerine çalışan bilim adamı Ali Rıza Akın ile görüştük. Kendisiyle daha önce bağırsağımızdaki bakteriler üzerine geniş bir röportaj da yapmıştık. Hatta ilk röportajı benimleydi ve kanserin bakteri nakli ile nasıl yok edileceğini derin bir şekilde konuşmuştuk. Aklımda kalan ona sormak istediğim o kadar çok soru vardı ki... Çünkü hâlihazırda söyledikleri, bilim ile ispatlanmış, sağlaması yapılmış hakiki bilgilerdi. Bu görüşmemizde yaklaşık iki saat boyunca tüm sorularımı kendisine yönelttim. Ancak bugün sizlere çocuk ve anneleri ilgilendiren bölümünü aktaracağım. Gerçekten değerli bilgiler, hepsini not etmenizi tavsiye ediyorum.
Hepimiz dünyaya trilyonlarca mikroskobik canlıyla geliyoruz. Bunlar bizim farkında olmadığımız ama hayatımızı yöneten canlılar. Öyle ki, bugüne kadar ne işe yaradıkları da pek bilinmiyordu. Hatta günümüzde bile bütün efsunları çözülmüş değil. Ama bilinenlerden yola çıkacak olursak gripten kansere, stresten depresyona kadar pek çok hastalığımızın doktoru kendileri...
Ancak genetik olarak atalarımızdan ne kadar bakteri miras aldığımız en önemlisi... Çünkü ne kadar çeşitli ve çok sayıda miras bakterimiz varsa hastalıklara karşı direnen de o kadar savaşçımız var demek.
PARMAK İZİ GİBİDİR
Çocuklarımıza bırakacağımız en büyük mirasın mikrobiyotamız olduğunu söyleyebiliriz. Ne kadar çeşitli bakteri o kadar sağlıklı yaşam! İşte o veraset işlemi karnımızda çocuğumuzu taşırken başlıyor. Bu yüzden oldukça çeşitli bol yeşillikler ile beslenmemiz gerekiyor. Bu durumu Ali Rıza Akın şu şekilde anlatıyor: "Annenin mikrobiyotası ne kadar sağlıklı ise bebeğinki de o kadar sağlıklı olur. Doğum anında bebek çeşitli materyal mikroplara maruz kalarak mikrobiyatası gelişir. Yaşamının ilk birkaç yılında beslenme, çevresel faktörler ve antibiyotik kullanımı da dahil olmak üzere çeşitli faktörlerden etkilenerek hızlı bir şekilde genişleme ve çeşitlenme sürecinden geçer. Üç yaşına geldiğinde bağırsak mikrobiyotası bir yetişkininkine benzemeye başlar ve yaşamı boyunca gelişir. Hepimizin mikrobiyotası parmak izi gibi farklıdır. Ancak annemizinki ne kadar sağlıklıysa bizimki de o oranda sağlıklı olur. Mirası ondan devralırız ama hayatımız boyunca onu korumak da bizim beslenmemize bağlıdır. Bakterilerimizi sağlıklı beslersek onlar da bize karşılığında güçlü bağışıklık sistemi veriler."
EMZİRİRKEN BAKTERİ TRANSFERİ OLUYOR
"Emzirme, bebeği sadece beslediğimiz bir işlem değildir. Anne ile bebek arasında muhteşem de bir bağ kurulmasını sağlar. Bebeğin kendini en güvende hissettiği yerdir. Emzirirken annenin vücudu da mutluluk hormonu salgılar. Tüm bunların yanında şimdi yeni bir bilgimiz daha var: Anne sütü bile anneden bebeğe bakteri transferi de oluyor. Bebeklerin uzun emmesine gerek yoktur denilir ama bebek ne kadar uzun emerse annedeki değerli bakterilere ulaşma şansı da o kadar yüksek olur."
ÇOCUKLAR İÇİN BESLENME REHBERİ
İleride sağlıklı bir birey olabilmesi için çocukluk döneminde sağlıklı beslenmek şart. İyi bir bağırsak mikrobiyotası için çeşitli gruplarda yiyecekler yemek gerekir. Sebzeler, tam tahıllar, baklagiller, kuruyemişler ve tohumlar gibi bitki bazlı gıdalarda bulunan lifi, faydalı bağırsak bakterileri için yakıt görevi görür.
Yüksek oranda işlenmiş gıdalar lif ve besin öğeleri açısından düşük, ilave şekerler sağlıksız yağlar ve yapay bileşenler bakımından yüksektir. Dolayısıyla mikrobiyotamızı mahvederler. Salam, sucuk, sosis gibi işlenmiş gıdaları çocuklarınıza her gün yedirmeyin. Cips, kraker, hazır kurabiyler gibi abur cuburlar ise bağırsağındaki bakterilere zarar verir.
Çocuklarınızı renk renk besleyin. Brokoli, karnabahar, Brüksel lahanası faydalı bileşiklere ayrışan glukosinolatlar içerir. Tabi ki çocuklar bunları bayıla bayıla yemeyecektir ama anneler onları cazip hale getirebilirler. Ayrıca badem, ceviz gibi kuruyemişler ve keten tohumu gibi tohumlar da bağırsak sağlığı için gerekli lif ve yağların kombinasyonunu sunar.