Amansız bir güç mücadelesinin yaşandığı Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Kafkasya'da diplomasinin bütün yolları kapanmış durumda. Çevremizde ve dünyanın farklı bölgelerinde 19. yüzyılın proaktif jeo-politikaları devrede.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Günümüzün hibrit mücadele çağında ekonomi ve siyaset dahil her alan askeri birer cepheye dönüşmüş durumda.
Bu bağlamda Yeni Türkiye'ye artık 'diplomatik kum torbası' muamelesi yapamayan ABD ve AB'nin elinde silah olarak kala kala lümpenlerin arsızlığını aratmayan küstah siyasi çarpıtmalar, asparagas haberler, ve ekonomik manipülasyonlarla yürüttükleri beşinci kol faaliyetleri kaldı.
Türkiye'nin kararlılığı arttıkça 'medeni Batı'nın o diplomatik ifadelerin ardına gizlediği vahşi yüzü ile histerik haleti ruhiyesi bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı.
***
Türkiye'nin 11 Ekim'de Oruç Reis gemisi ile Doğu Akdeniz'de sismik araştırmalara yeniden başlaması üzerine Atlantik dünyası hemen zehirli dilini gösterdi.
Amerikan yönetimi bizi 'hesaplı provokasyon' ile suçluyor. Aslında bu beyanatla, hayatı provokasyon ve sabotajdan ibaret olan ABD bir bakıma kendi bilinç altını deşifre ediyor.
Zira bütün dünya biliyor ki Doğu Akdeniz'de meşru hakkımızı yok sayıp baskı, tehdit, gözdağı ve askeri eylemlerle tek taraflı olarak gerginliği tırmandıran taraf bizzat ABD ve AB'nin payandalık yaptığı şımarık Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'dir.
Kalıcı çözüm yerine kaos peşinde koşanlar kalkmış bir de utanmadan Türkiye'ye hiza vermeye kalkıyor.
Şimdi sormak lazım... Yunanistan'ın bir İspanyol üniversitesine sipariş verdiği Sevilla gibi sözde bir haritayı temel alan diplomasinin sahibi Batı değil mi? ABD ve Avrupa bu asılsız, sahte ve rüşvetle çizdirilmiş kağıt parçasına dayanarak Türkiye'ye dil uzatma pespayeliğinde bulunmuyor mu?
Hem sanki Oruç Reis kıta sahanlıklarına girmiş gibi bu kadar kepazeleşmeleri de normal değil. Bu neyin telaşıdır? Batı şunu artık anlamalı. Türkiye kendi kıta sahanlığında istediği kadar gemi ve istediği kadar süreyle araştırma yapabilir.
***
Salı günü Atina'ya giden Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Türkiye'ye "oyuna son ver" diyerek kendi kirli niyetini dillendirirken Yunanlı mevkidaşı Nikos Dendias da "Türkiye'yi nasıl yeniden yola sokabileceğimize dair önlemleri göstermek durumundayız" deme küstahlığında bulundu.
Nafile çabalar. Küresel iflasın eşiğindeki AB, koronaya karşı yaşadığı hezimeti Türkiye düşmanlığı ve ırkçılığı ile perdelemeye çalışıyor. Bugün Brüksel'de AB liderler zirvesinde yine yaptırım tehdidinde bulunacaklar.
Fakat Sayın Erdoğan bunlara gereken cevabı dün toptan verdi... "AB ve NATO platformlarında yürütülen görüşmelerdeki sözlerini tutmayan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ne hak ettiği cevapları sahada vermeyi sürdüreceğiz" dedi.
Bir bakıma AB ve ABD'nin aba altından Türkiye'ye gösterdiği sopayı başlarında paramparça etti. Ziya Paşa'nın dediği gibi "Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir/tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir." Olay budur...