Şu 31 Mart gelse ve artık siyasi gerginlikleri bir geride bıraksak... Ama bu düşüncelerim galiba ham hayalden öteye geçmiyor. Çünkü bir seçim bitse de siyasi rekabet ve siyasi tatminsizlikler bitmez ki...
Rakipsizlik
Burada önemli olan, AK Parti'ye ve Tayyip Erdoğan'a rakip olacak bir oluşumun 20 yıla yakın süredir meydana çıkmamış olmasıdır. Bu gerçeğin ışığında özellikle ana muhalefet olan CHP'nin titreyip kendine gelmesi gerekiyor.
Bahçeli'nin başarısı...
Deniz Baykal'ın FETÖ'cü kaset komplosu ile devrildiği günleri hatırlayın. Aynı dönemde yine bir FETÖ kaset komplosu ile MHP'de de bazı milletvekilleri hedef alınmıştı. MHP bu krizi Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin olaya hakim olması ile geride bıraktı. Sonuçta MHP Cumhur İttifakı'nın kurucusu olarak muhalefetteki iktidar konumunda değil mi? Devlet Bahçeli'nin siyasal aklı, MHP'yi önemli bir konuma taşımış bulunuyor.
Kılıçdaroğlu'nun yetersizliği
Buna karşı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yönetimindeki CHP, ülkenin yönüne herhangi bir katkıda bulunmaktan çok uzakta. Ülkenin en hayati ve gerçekten beka sorunu olarak nitelenebilecek problemlerinde, CHP'nin neyi savunduğu veya ne düşündüğü pek bilinmiyor. Daha da kötüsü Kılıçdaroğlu'nun, bazı sorunlarda ülkenin çıkarları doğrultusunda değil de, sanki bir dış ülke siyasetçisiymiş gibi konuşması değil mi?
Yola devam
Kısacası 31 Martta CHP önemli kentlerden bazılarında belediye başkanlıklarını alsa da, ülkenin yönünde bir değişiklik olmayacak. Çünkü ne genel seçim ne de başkan seçimi var gündemde. AK Parti iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan,31 Marttan sonra da iktidar dümeninin başında bulunacaklar. Ama bu arada CHP'nin DSP'ye kaptırdığı koltuklar, önümüzdeki yıllar boyunca tartışılacak.