2013 Yılı Eylül'ü...
Geri dönmemek üzere Çeşme'yi terk etmeye hazırlandığım günler...
Bir kıyı kahvesinde üç beş ahbap oturmuş laflıyoruz.
İçlerinden biri, güçlü bir işadamı "Varımı yoğumu Emine Ülker Tarhan'ın bu ülkeye Cumhurbaşkanı olması için harcayacağım" diyor.
Pek tanımadığım, onun dostu başka bir iş adamı "modern kadın, akıllı, Atatürkçü olduğundan kimsenin kuşkusu yok, parti aday gösterse ne iyi olur" diyor.
Göz ucuyla da bana bakıyorlar; acaba ne diyeceğim diye.
Dalga geçmekten kendimi alamıyorum: "Size gaipten haber verenler ne derse, onu yaparsınız" diyorum; "Emine Hanım'ı da unutuverisiniz."
***
Nitekim dediğim oluyor.
Emine Ülker Tarhan partisinin gidişatına tahammül edemeyip bir yıl sonra istifa ediyor ve yeni parti kuruyor.
Bizim İzmirli iş adamları başta, kimse yeni partinin yüzüne bakmıyor, Tarhan'ın kapısını çalan çıkmıyor.
Aslında 2010'dan...
Yani kaset komplosundan beri...
CHP tarafında işler hep böyle ilerliyor.
İzmir bu konuda sosyal-siyasal laboratuvar gibi...
Nihayetinde FETÖ'nün bütün hücrelerini deforme ettiği bir organizmadan
söz ediyoruz.
Bir zamanlar HDP konvoyunu taşlayanlar şimdi HDP'ye güzellemeler döşüyor.
Zamanında "asker çocuğuyum, Yunanistan'da tatil bizim yapacağımız iş değil" diyenler adalardan çıkmıyor.
Teşkilatı geçtim, taban böyle.
***
Niye bunları hatırladım, anlamışsınızdır.
İki gündür
CHP teşkilatlarının sol terör örgütü ağzıyla konuşması karşısında
bazı arkadaşlarımız şaşkın...
Başka arkadaşlarımız da Yunanistan ve
Doğu Akdeniz konularında sosyal medyadaki
CHP'li hesapların paylaşımlarına bakıp "
Yahu CHP tabanında hiç mi Atatürkçü biri kalmadı mı?" diye hayıflanıyorlar.
Boş dil tüketmeler bunlar.
Hiç faydası yok!
Sorsanız, hepsi Atatürkçü'nün en hası!
Daha 2014'te yazmıştım.
Çok iyi çalışılmış bir toplu hipnoz olayıyla karşı karşıyayız.
Kocaman bir sosyal kesim
uyudu, uyutuldu, uyuşturuldu.
Ancak bu tespiti yapmak da yetmez artık.
***
Çünkü iki sorun var.
Birincisi...
Neden böyle "uyutulup" her yöne çekilebildiklerini de anlamalıyız.
Demek ki, hiçbir şeye kalpten inanmıyorlarmış.
Ve Atatürkçülükleri de hikayeymiş.
İkincisi...
Hipnozitörleri giderek bir milli güvenlik sorununa dönüşüyor.
İşte orası fena!..