Mehmet Sait Kılıç

Mehmet Sait Kılıç

10 Şubat 2017, Cuma

Trump’la her şey daha iyi olacak

Geçtiğimiz Cumartesi günü İngiltere'de Trump'a karşı geniş çaplı bir protesto eylemi düzenlendi. İngilizler protesto eylemi esnasında Trump'a "sana yazıklar olsun" şeklinde sloganlar attılar.

Hatta İngilizler bununla da yetinmeyip Trump'ın bu yıl içinde İngiltere'ye gerçekleştireceği ziyareti iptal etmek için İngiliz Parlamentosu'na 1 milyon kişinin imzaladığı dilekçeyi sundular. (İngiliz Parlamentosu en az 100 bin kişinin imzaladığı dilekçeyi dikkate almak zorunda)

Trump'a yönelik protestolar İngilizlerle sınırlı değil tabii.

AB liderleri de AB'nin geleceğini tartışmak üzere Malta'da düzenlenen zirvede Trump'a veryansın ettiler.

İngilizlerin Trump'a gösterdiği tepkinin bir benzeri de Malta'da gösterildi yani.

Adamlar nüfusunun çoğu Müslüman olan 7 ülke vatandaşının ABD'ye girişinin Trump tarafından engellenmesine ve Trump'ın anti-AB söylemlerine karşı çıkmışlar anlayacağınız.

Doğrusu bu 7 ülkeyi (Irak, İran, Suriye, Somali, Sudan, Libya, Yemen) İngilizlerin ve AB'li liderlerinin bu kadar sevdiğini bilmiyorduk.

"Acaba bu tarz atraksiyonlarla insan hakları ayağına emperyalizmi şekere bulayıp bize yutturmaya mı çalışıyorlar?" (Zira Batılıların demokrasi, insan hakları veya barış gibi sihirli kelimeleri kullanmaya başladıklarında coğrafyamızın kana bulandığını iyi biliyoruz.)

Ya da "Trump'a karşı bizi kendi saflarına mı çekmeye yelteniyorlar?" diye düşünmeden edemiyor insan.

Zira onlara göre Trump, kurdukları küresel düzene karşı en büyük tehdit!

Neyse...

20 Ocak'ta görevi Obama'dan devralan Trump'ın ilk icraatlarından biri, yukarıda sözünü ettiğimiz 7 Müslüman ülke vatandaşının ABD'ye girişini yasaklamasıydı. Neyse ki, ABD yargısı olaya müdahale etti de problem geçici olarak çözüldü.

Trump gene başka bir kararnamesi ile de Suriyeli mültecilerin ABD'ye girişini tümüyle durdurdu.

Gene Trump, ayağının tozuyla Meksika sınırına "duvar" öreceğini ve maliyetini de Meksika'ya ödeteceğini deklare etti. Hâliyle Meksika ile papaz oldu.

Yine Trump, kendisine karşı ABD'de ayaklanan kadınlara sert çıktı.

Aslına bakacak olursak Trump, bu tür icraatlarıyla seçim öncesi dillendirdiği söylemlerini bir bir yerine getiriyor...

Kimsenin kınamasından çekinmeyen Trump, damadını "nepotizm yasası"na rağmen Beyaz Saray'a danışman bile yaptı.

Ardından "Obama Care" olarak bilinen ve sağlık sistemini milyonlarca fakir lehine değiştiren yasayı "başkanlık kararnamesi" ile iptal etti.

Daha sonra Obama döneminde "çevre, tarım, sağlık, küresel ısınma" gibi alanlarda imzalanan anlaşmaları ve Pasifik kıyısındaki 12 ülke ile ABD arasında ortak serbest ticareti öngören "Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması"nı iptal etti.

Bu arada Trump söz konusu icraatları yaparken ABD medyasına da ayar vermeyi ihmal etmedi. Medyanın gerçek tepkisini önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Türkiye'nin tepkisi

Trump'a karşı tepkisizlikle suçlanan ülkemiz, Trump'ın 7 Müslüman ülke vatandaşının ABD'ye girişini yasaklayan icraatına Numan Kurtulmuş'un, "Amerika gibi bütün farklı dinleri ve etnik grupları bir arada bir kapta eriten bir millet olarak bilinen bir ülkede, bu kararın alınması son derece rencide edicidir. Doğru değildir. Gerçekten de insanlar arasında ayrımcılık oluşturan bir karardır. Bu kararı düzelteceklerini ümit ediyorum" söylemiyle düşük tonda tepki verdi.

Zira Türkiye, ulusal güvenliğini doğrudan tehdit eden konuları Trump yönetimiyle öncesinde bir gerginlik yaşamadan görüşmek istiyor.

Bazen olayları izlemekle yetinmek ve sessiz kalmak ülke çıkarlarına daha uygun olabilir.

İşte böyle bir atmosferde Erdoğan ve Trump geçen gün telefon görüşmesi yaptı.

Trump: Olduğu gibi görünen, verdiği sözleri icraata döken, Obama gibi gizli ajandası olmayan, konuştuğu zaman dobra dobra konuşan dürüst bir lider. O yüzden küresel düzene yön veren aileler ondan hazzetmiyorlar. Onu dünya kamuoyu nazarında itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.

Dolayısıyla CNN ve BBC gibi küresel kanalların Trump hakkındaki olumsuz haberlerini dikkate almamak lazım...

İşte bu özelliklere sahip olan Trump'ın Erdoğan'ın liderliğini ve gücünü takdir etmesi çok önemli.

Keza Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate alarak Erdoğan ile işbirliği yapacağını açıklaması da çok olumlu bir gelişme.

Sadede gelecek olursak, Erdoğan'ın da belirttiği gibi bizim Trump'tan öncelikli beklentilerimiz:

-ABD'nin Suriye'de PYD ve YPG'ye olan desteğini kesmesi.

-FETÖ'yü terör örgütü olarak kabul etmesi.

-FETÖ'nün Amerika'daki mali kaynaklarına el koyması ve gerekli cezai işlemleri başlatması.

-En önemlisi de Fethullah Gülen'i iade etmesi tabii.

-Bir de Erdoğan'ın yıllardır Obama'ya anlattığı ama bir türlü kabul ettiremediği Suriye'de "güvenli bölgeler" oluşturulması meselesi var.

Bildiğiniz gibi Trump da bu konuda mülteci sorununa çözüm olması açısından bölgede "güvenli bölgeler" inşa edeceğinden söz etmişti. Böyle bir politikanın pratiğe dökülmesi Amerika'nın Erdoğan'ın söylemine gelmesi anlamına gelir ki bizim açımızdan son derece olumludur.

Son tahlilde siyaset; duygusala bağlamadan ülke çıkarları gözetilerek akılla, mantıkla ve hikmetle yapılacak bir iştir vesselam.

SON DAKİKA