Osmanlı'da Kâni adında bir delikanlı varmış. Günün birinde Rum kızına aşık olur ve onunla evlenmek ister. Kız, "Hıristiyan olursan bu iş olabilir" der. Kâni bu koşulu kabul eder. Kızın akrabaları Kâni'yi beyaz çarşafın içine koyup 40 kere sallayarak "Eski Kâni, oldu Yani" diye ritim tutarlar. (Bu arada "Yani" Hıristiyan ismi) Sonra da "Senin vaftiz işlemin tamamdır. Sen artık Hıristiyan oldun" demişler. Rum kızını ne kadar istese de diniyle ilgili bu lafı içerleyen Kâni olayın şokuyla kızı unutup; "Tövbe, tövbe estağfurullah! Kırk yıllık Kâni olur mu Yani" deyivermiş.
Aynı bunun gibi, 1000 yıllık medeniyetimizin (Osmanlı-Selçuklu) dibine (son yüz yılda) kibrit suyu dökmeye, bizi vaftiz etmeye çalışmış bir CHP zihniyeti ile karşı karşıyayız.
1000 yıllık Müslüman bir millet 100 yıllık sallamayla, zorbalıkla, tuzak ve hilelerle olur mu Yani?
CHP-HDP ülkemizin kalkınamaması, ilerlememesi için ellerinden geleni yapmaya devam ediyor. "Düşman içerden olunca, kapı kilit tutmaz oğul" misalî dışarıdaki düşmanlarımızla uğraştığımız yetmezmiş gibi bir de içerden ülkeyi geriletmeye çalışanlarla mücadele ediyoruz.
Bu mücadelenin başında da CHP-HDP ortaklığı geliyor ne yazık ki.
Meğerse ülkemizde "Demokrasi İçin Birlik (DİB) Kadıköy Meclisi" ve "Buradayız Biraradayız" ekibi diye iki "hareket" varmış, haberimiz yokmuş, ayakta uyuyormuşuz...
Bu, "HDP-CHP" kardeşliğini gösteren "şer" birlikteliğinden başka bir şey değil.
Bu harekete de niçin Kadıköy Meclisi dendiğini açıkçası bilmiyoruz. HDP'nin TBMM'ye alternatif olması için açmaya yeltendiği yerel meclislere benzerlik olsun diye olabilir.
Birkaç gezi zekâlı, birkaç 15 Temmuzcu, birkaç hendekçi, birkaç HDP'li, birkaç CHP'li... CHP'li beylerle HDP'li hanımlar ya da tam tersi.
Referandum öncesi bir araya gelmişler, kafa patlatmışlar, toplantılar yapmışlar.
Anayasa değişikliğine "hayır" içerikli bir bildiri hazırlayıp kapı kapı dağıtmaya başlamışlar.
Yayınladıkları bildiri, "Dış borçlanmanın arttığı, Türk Lirası'nın Dolar karşısında değer kaybettiği, ekonomide küçülme olduğu..." gibi klişe cümleleri cem eden bildik laf salatası... (Aslında bildiri baştan sona iğrenç yalanlarla dolu. Reklam olmasın diye tamamını yazmadım)
Neredeyse anayasa değişikliği ile ilgili tünelin sonunda referandum ışığı belirdi belirecek.
Bu saatten sonra CHP; Ak Parti ve MHP'nin olası bir referandumdan ezici bir zaferle çıkacağını iyi biliyor. Bunun için de en iyi bildiği işi yani çamur atma işini yapmaya başlamış.
Anlayacağınız bu heriflerin ilk işi: Yalanla dolanla, iftirayla (sözde günümüz koşullarında) demokratik bir referandumun yapılamayacağını halka anlatmak olacak. Maksat referanduma gölge düşürmek tabii.
Aslına bakacak olursanız CHP umudunu Kürtlerin çoğunlukta olduğu kentlerden, referandumda "hayır" oyu çıkmasına bağlamış durumda.
O yüzden bu heriflerin, 7 Haziran ve 1 Kasım'da HDP'ye oy veren seçmenin referandumda "evet" dememesi için her haltı yiyecek tıynette olduklarını unutmamamız gerekiyor.
Bildiğiniz gibi CHP ülkemizde hiçbir serbest seçimi kazanamamış bir partidir. Bu özelliğiyle Guinness Rekorlar Kitabına bile girebilir. Bana CHP, "1946 seçimini kazanmıştı ya" diye itiraz edebilirsiniz. Doğrusu o seçimde de tam bir katakulli söz konusu. Şöyle ki: Oylar açık verildiği halde gizli sayılmış. Sandık başlarına da jandarma dikilmiş. Halka CHP'ye oy vermesi için açıktan her türlü baskı yapılmış yani.
Dolayısıyla önümüzdeki referandumda özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde dikkatli olmamız gerekiyor. Ne de olsa İsmet Paşa'nın torunlarıyla muhatabız.
Açıkçası referandum öncesi karşımızda "iki senaryo" var.
Birincisi: CHP-HDP referandumu gayrı meşru ilan etmek için halka mahalle baskısı (tehdit, şantaj diye de okuyabilirsiniz) yaparak seçmeni boykota çağırabilir. Zira CHP'nin 13 Kasım 1955'te yapılan yerel seçimleri boykot ettiğini biliyoruz.
İkincisi: Her şeye rağmen (rakının verdiği cesaretle ve iyimserlikle) referandumdan "hayır" oylarının çoğunlukta çıkması için kapı kapı dolaşarak özellikle Kürt seçmene bilgi kirliliği ile hayır oyu vermesi için her türlü baskıyı yapabilirler.
Temennimiz ikinci şıkkı tercih etmeleri ve ebelerinin örekesini görmeleridir. Gerçi birinci şıkkı da tercih etseler gene görecekleri aynı şeydir.
Son tahlilde anayasa değişikliğiyle; bürokratik, jüristokratik ve askerî vesayetlerin tamamından kurtulacağız. Şuan için can çekişen vesayetlerin tümü referandum günü ölecektir. CHP-HDP de vesayetlerin enkazı altında kalacaktır. Bir daha da esamileri okunmayacaktır! Vesselam.