Meğerse bu ülkede "Çapul TV" diye bir "Televizyon" varmış, haberimiz yokmuş...
Geçen gün "Çapul TV"yi "Hayır TV"ye dönüştürmek için Beyoğlu'ndaki Cezayir Toplantı Salonu'nda bir buluşma gerçekleştirilmiş.
Bu buluşmanın amacı: Önümüzdeki referandum sürecinde halkın, "Evet" demesini engellemek, "Hayır" demesini sağlamakmış.
Böylece "Çapul TV" gezi olaylarında elde ettiği ihanet deneyimlerini referandum sürecinde "Hayır TV" adı altında kullanacakmış. Yayınlarında "Hayır"a dair her şeye yer verecekmiş.
Gülmeyin, adamlar ana akım medyaya yapacakları sözde sansürsüz yayınlarla alternatif oluşturacaklarına ciddi ciddi inanıyorlar.
Anlayacağınız Gezi eylemleri sırasında çapulcuların sesi olma iddiasıyla yola çıkan Çapul TV, referandum sürecinde de söyleyeceği yalanlarla, atacağı çamurlarla ve saçacağı bilgi kirliliği ile "Hayırcı"ların sesi soluğu olacakmış.
Bu herifler algı operasyonlarıyla "Köhne Parlamenter Sistemi" zeytinyağı gibi "Modern Cumhurbaşkanlığı Sistemi" üzerine çıkarmaya ve Erdoğan'a saldırarak emekli memurların yüreğini soğutmaya çalışacaklar. Üstelik bunları da devekuşu mantığıyla, madara olmak pahasına kara propagandalarla yapacaklar.
Açıkçası Parlamenter sistemin; ülkemizde oluşturduğu tahribatı, verdiği zararı-ziyanı ve bıraktığı enkazı saymakla bitiremeyiz.
Zira ülkemizde Parlamenter Sistem: Yabancı sermayenin ülkemize gelmemesi, gelenlerin de tabanları yağlayıp kaçması, döviz kurlarının fırlaması, borsanın düşmesi, ihracatın durması, ürettiğimiz ürünlerin elimizde patlaması, ithal ettiğimiz malları satacak müşteri bulamamamız, maliyetlerin yükselmesi, üretimin ve tüketimin zınk diye durması, mega yatırımların yapılamaması, FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin ortaya çıkması, bürokratik, jüristokratik ve askeri vesayetlerin zemin bulup yeşermesi anlamına geliyor. Bunu 90 yıldır tecrübe ederek bizzat gördük.
İşte çapulcular yapacakları yayınlarla, algı operasyonlarıyla bu köhneleşmiş "Parlamenter Sistem"in savunuculuğunu yapacaklar. Böylece FETÖ'cülere, PKK'lılara ve CHP'lilere şirin görünecekler. Umarım küresel efendilerinden yaptıkları hizmetin karşılığını yemlenerek alırlar. Bedavaya gitmesinler bari.
AB, referandumdan "Evet" çıkmasını istiyor!
Öncelikle AB referandum sürecine müdahil olmak ve bu süreçte siyasi malzeme olarak kullanılmak istemiyor. O yüzden şu sıralar derin bir sessizliğe bürünmüş durumda. Genelde aşırı tepki göstermekle suçlanan AB, ilk defa böylesine önemli bir süreçte tepkisizlikle suçlanıyor. Tabii AB'nin bu sessizliği hayırcı muhalifleri hem çok şaşırtıyor hem de çok kızdırıyor.
Aslına bakacak olursanız AB'nin bu tavrı "Anayasa Referandumu"ndan "Evet" çıkmasını istemem ama yan cebime koy tavrından başka bir şey değil. Zira AB, Türkiye ile köprüleri tamamen atmaktan, ipleri koparmaktan çekiniyor. Çünkü Erdoğan'ın liderliğindeki güçlü Türkiye AB'ye iki büyük avantaj sağlıyor:
Birincisi: Türkiye ile imzalanan mülteci anlaşması her şeye rağmen mükemmel işliyor. Türkiye mülteci politikasıyla ilgili AB'ye verdiği sözleri harfiyen uyguluyor. AB, bu anlaşmanın uygulanabilirliğinin ancak Erdoğan ile yani güçlü Türkiye ile kaim olabileceğini çok iyi biliyor.
İkincisi: Erdoğan; kalkışmaların, terör eylemlerinin, darbe girişimlerinin, Irak ve Suriye'deki savaşların sonuçlarının ortaya çıkardığı tüm nankör şartlara rağmen Türkiye'de "istikrarı" temsil ediyor.
Şayet Erdoğan giderse Türkiye'de istikrarı sağlayacak ve Doğu ile Batı arasında tampon görevi gören Türkiye'yi güvenilir biçimde yönetebilecek başka bir lider yok. Böyle bir liderin yakın bir gelecekte çıkacağı da yok. O yüzden AB, Anayasa Referandum'u konusunda kamuoyu önünde olumsuz açıklama yapmaktan özenle kaçınıyor.
Bu iki nokta AB'den referandum kampanyasında "Hayır" lehine hayat öpücüğü bekleyen "Hayırcı"lara kapak olsun.
Perinçek grubu referandumda PKK ile el ele
Evet, Doğu Perinçek grubu (Vatan Partisi, Aydınlık gazetesi) her fırsatta PKK ile amansız bir mücadele içinde olduğunu belirtse de önümüzdeki referandum sürecinde PKK ile omuz omuza durmaya karar vermiş.
Düştükleri bu durum bize bir zamanlar 'Perinçek'in Öcalan'a Bekaa vadisinde verdiği gülü' hatırlatıyor doğrusu...
Perinçek grubu referandumdan "Hayır" çıkması için slogan olarak: "Erdoğan önce başkan ardından halife olacak sonra da üniter yapıyı federasyona çevirecek" cümlesini benimsemiş. Oysaki bu bir slogan değil başlı başına kuyruklu bir iftira.
Haa, bir de yandaşlarına PKK ile aynı safta olmadıklarını göstermek için PKK'lıların referandumda gizli gizli "Evet" oyu kullanacakları yalanını yaymaya başlamışlar. Bu püsküllü yalana oha mı yoksa çüş mü demeliyim bilemedim doğrusu?
Hele böyle bir nane yemeğe kalkışın da, PKK'nın kökünü kazıyarak onu tarihin foseptik çukuruna atmaya çalışan bir lidere PKK nasıl oy verecekmiş anlayalım!
Şimdi yiyecekleri bu halta ikna edici bir yanıt veremeyecekleri için de her türlü yalanı, her türlü karalamayı mubah sayarak lafazanlığa sığınacaklar. PKK ile aynı safta yer aldıklarını hınzır gibi bildikleri halde bilmezden gelecekler ve birtakım başkaca aşağılık senaryolar uyduracaklar.
Grubunuzu bu kadar aşağı düşürmeye utanmıyor musunuz?