1 Kasım seçimlerinde yurtdışında 2 milyon 899 bin kişinin seçmen kaydı varmış. Lakin sandıklara giderek oy kullananların oranı yüzde 44 imiş.
Rakamlara baktığımızda önemli oranda seçmenin oy kullanmadığını görüyoruz. Demek ki seçimde oy kullanmaya ikna olmamış, kafası karışık bayağı bir seçmen bulunuyor.
Yurtdışında en çok oy oranını barındıran ülke ise Almanya. Almanya'da 1 Kasım seçimlerinde gümrüklerle beraber 633 bin kişi oy kullanmış. AK Parti, bu oyların 340 binini almış...
Haliyle referandum öncesi "Evet-Hayır" için en büyük oy potansiyelinin bulunduğu Almanya'da büyük hareketlilik yaşanıyor.
Almanya'da Diyanet'e bağlı 900 tane cami var. Cami cemaati olan insanların vatan sevgisi konusundaki hassasiyetleri düşünüldüğünde "Evet" oylarının çoğunlukta olacağı öngörülse de, "Hayır" cephesinin manipülasyonları düşünüldüğünde endişe verici bir manzara ile karşılaşılabilir.
Zira Köln'de referandumdan "Hayır" çıkmasını sağlamak üzere açıktan PKK'ya ve FETÖ'ye destek veren şer güçler "Avrupa'da Hayır Platformu"nu kurmuşlar.
Bu platformda: Halkların Demokratik Kongresi-Almanya, Birleşik Haziran Hareketi, Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu, Avrupa Arap Alevileri Federasyonu ve Alternatif Derneği var.
Hedefleri ise Avrupa'dan 1 milyon "Hayır" oyu çıkarmak.
Alman medyası da bu "Hayır" kampanyasına genişçe yer vererek çanak tutuyor.
Bu herifler terör örgütlerine destek verdikleri halde bir de utanmadan her zamanki demokrasi, özgürlük, insan hakları, barış falan filan teranesiyle "Hayır" kampanyasını yürütmeye çalışıyorlar ama bunun da içini dolduramıyor tabii.
Bu tür sihirli sözcüklerle "Evet" oylarının önünü kesmeye çalışıyorlar yani.
Bunu da Almanca ve Türkçe olarak kaleme aldıkları 1 milyon "Hayır" mektubunu, mahalle mahalle, sokak sokak dolaşarak dağıtıp ya da saptadıkları adreslere göndererek veya organize oldukları yerlerde standlar açarak yapıyorlar.
Kimilerine insan haklarından, kimilerine barıştan, kimilerine çevre sorunlarından, kimilerine laiklikten, kimilerine demokrasiden yaklaşarak, tabii ki bire bin katıp gerçekleri saptırarak kara propagandalarını enjekte ediyorlar.
Bu adamlar çıkış noktaları farklı olan muhalif kesimleri "Hayır" cephesinde birleştirmek için yırtınıyorlar anlayacağınız.
Gelen haberlere göre Birleşik Haziran Hareketi Berlin'den Hamburg'a kadar tam 16 noktada "Hayır" kampanyasını başlatmış durumda.
Dolayısıyla Avrupa'da özellikle Almanya'da yaşayan kardeşlerimize önümüzdeki referandumda niçin "Evet" demeleri gerektiğini çok iyi anlatmamız gerekiyor. Zira referandum sonucunun "Evet" çıkacağı çantada keklik değil. Seçmenin vereceği her "Evet" oyuna şiddetle ihtiyaç var.
Bu arada yukarıda belirttiğimiz istatistiğe göre kafası karışık olduğu için oy kullanmayan yüzde ellinin üzerinde seçmen kitlesinin bulunması da oldukça düşündürücü.
Bir an önce Avrupa'da özellikle de Almanya'da "Evet" kampanyasının startını vermeliyiz. Bu kampanyanın temel amaçlarından biri, mevcut "Evet" kitlesinin yanında, aynı zamanda kararsız olan ve sandığa gitmek istemeyen seçmenlere de ulaşabilmek ve durumu anlayacakları şekilde izah etmek olmalı.
Peki neler anlatılmalı?
Yeni sisteme en çok "kuvvetler ayrılığı" ilkesini ihlal ettiği (yasama, yürütme ve yargının cumhurbaşkanında toplandığı yalanı) gerekçesiyle itiraz edildiği için "Öncelikle böyle bir şeyin doğru olmadığını bilakis bakanların, vekiller arasından seçildiği için yani yürütme yasama erkinin içinden çıktığı için asıl Parlamenter Sitem'in kuvvetler ayrılığı ilkesine ve demokrasiye aykırı" olduğunu vurgulamak doğru olacaktır.
Ayrıca şunları da;
-Parlamenter Sistemi Fransa'dan aldığımızı, Fransa'nın bile 1958 yılında, tam 59 sene evvel ihtiyaca yanıt vermediği için bu sistemi terk ettiğini ve yarı başkanlık sistemine geçtiğini,
-Bunun bir rejim değişikliği değil, sistem değişikliği olduğunu. Meseleyi şahıslar bazında ele almanın son derece yanlış olduğunu,
-Her biri birer istikrar katili olan "koalisyon, erken seçim, güvenoyu ve gensoru" müesseselerinin bu sistemde olmadığını; dolayısıyla yeni sistemin gelmesiyle vakit kaybı, istikrarsızlık, istikrarsızlığa bağlı ekonomik krizlerin bir daha yaşanmayacağını,
-Bürokratik, jüristokratik (yüksek yargıçların vesayeti) askerî vesayetlerin veya terör örgütlerinin (FETÖ ve PKK gibi) bu yeni sistemde zemin bularak yeşermelerinin mümkün olamayacağını,
-PKK, CHP, HDP, FETÖ ve PERİNÇEK grubunun "Hayır" dediğini dolayısıyla bunlarla aynı safta olmanın yanlış olacağını söylemek lazım.
Son tahlilde, "Bir ülkede namuslular da namussuzlar kadar cesur olmazlarsa o memleket batar" sözünden hareketle, gerek yurt içinde gerekse yurt dışındaki "Evet"çiler de en az "Hayır"cılar kadar aktif, cesur ve çalışkan olmazlarsa zor günler bizi bekler vesselam.