İdris Kardaş

İdris Kardaş

18 Ağustos 2018, Cumartesi

ABD ile krizin şifreleri-2 / İletişim kazası mı?

Önce Washington Post yazdı. 11-12 Temmuz'da gerçekleşen NATO zirvesinde Erdoğan ile Trump arasında İsrail'de göz altına alınan Ebru Özkan'ın Türkiye'ye gönderilmesi karşılığında Brunson'ın serbest kalması yönünde bir anlaşma olduğu yazıldı. Türk Dışişleri haberi yalanladı. Zaten Ebru Özkan lehine 9 Temmuz'da çıktığı mahkemede şartlı tahliye kararı verilmişti. İsrailli Haretz gazetesi de Özkan'ın zaten sınır dışı edileceği yönünde bir haber yayınladı daha sonra.

Dolayısıyla böyle bir pazarlık yapılması anlamsız gibi gözüküyordu. Ancak Trump iki gün önce yani Perşembe günü gazetecilerin önünde yaptığı bakanlar kurulu toplantısında, birilerini bir yerlerden almak için bizden ricada bulundular ama karşılığında Brunson'ı vermiyorlar bu adil değil, minvalinde konuştu.

Bu noktada geçtiğimiz günlerde The Guardin'ın Martin Chulov imzalı haberi geliyor akıllara. Haber, Brunson konusunda Trump'ın yanlış bir algıya kapıldığı üzerine yoğunlaşıyor. Haberin şu kısmı önemli;

"Trump, Özkan'ın serbest bırakılması için İsrail Başbakanı Netanyahu ikna etmesi ardından, Türk mevkidaşının Brunson'ı hemen serbest bırakacağına dair bir anlaşma sağladığına inandı"

Buradaki temel husus elbette Trump'ın bir pazarlık yaptığını düşünmesidir. Henüz bu konu netlik kazanmadı. Ebru Özkan ile Brunson'ın bambaşka bağlamlar olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla bu konuda bir pazarlık yaşandığı iddiası rasyonel de değil.

Konuyla alakalı yeni bir bilgiyi de dış politika yazarı Verda Özer'den öğreniyoruz. Üst düzey Türk yetkililer ile yaptığı görüşmeyi aktardığı yazısında Erdoğan'ın Trump ile bir görüşmesinde söylediği şu cümlelerin altını çiziyor Özer;

"Trump tutuklu rahip Brunson'ın serbest bırakılması için Başkan Erdoğan'a, 14 Temmuz'da İsrail Başbakanı Netanyahu'yu bizzat arayıp İsrail'de tutuklu olan Türk vatandaşı Ebru Özkan'ın serbest bırakılmasını sağladığını söyledi. Ve ekledi: "Bu jestime karşılık sıra sizde. Brunson'ı gönderin."

Erdoğan ise "Biz sizinle Özkan'a karşılık Brunson'ı bırakacağız diye bir şey konuşmadık." diyerek böyle bir vaatte bulunmadıkları cevabını verdi.

ABD ile yaşanılan krizin altında yatan nedenleri sorguladığımız yazı dizisinin ikincisinde, ya Trump ile bir iletişim kazası yaşandığını yada Trump'ın Başkan Erdoğan'dan böyle bir söz almadığı halde bilerek bunu böyle algılamış gibi meseleyi kriz konusu haline getirdiğini söyleyebiliriz.

Rusya ile yakınlaşma

ABD ile krizin nedenleri arasında ilk akla gelenlerden biri de Türkiye'nin Rusya ile birlikte hareket ettiği konu başlıkları. S-400 savunma füzeleri, Rusya ile siyasi olarak yakınlaşma, ticaretin gelişmesi, Türkiye'de bir nükleer enerji tesisinin kurulma hamlesi, enerji koridorlarının birlikte şekillendirilmesi, Çin'i de dahil ederek yerel para cinsinden ticaret için yapılan konuşmalar, Türkiye-Rusya-İran'ın Suriye'de belirleyici güç olmasıyla sonuçlanan Astana süreci gibi konu başlıkları, ABD'nin Brunson gibi bir bahaneyi kullanarak Türkiye'yi aklı sıra cezalandırma sürecini başlatmak isteği olabilir.

Zira siyasi tarihimize baktığımızda bunun örneklerini bolca görüyoruz. Menderes'in, Demirel'in, Ecevit'in Sovyetler ile yakınlaşma hamleleri hep ABD destekli muhtıra ve darbelerle sonuçlandı malum. Bu örnekler ABD'nin Türkiye'ye uzun yıllar boyunca kendine göre bir yatırım yaptığını ve bunu kaybetmemek için siyasi iradeyi darbe yoluyla dahi indirmeyi göze alabileceğini gösteriyor. Dolayısıyla bu son kriz sonrası yaşanan ekonomik saldırı ve bunun sonucu olarak iktidarın değişme ihtimali bu krizin perde arkasında bir madde olabilir.

SON DAKİKA