İdris Kardaş

İdris Kardaş

26 Temmuz 2018, Perşembe

CHP’nin zayıf siyaset refleksi

CHP'de seçim sonrası iç tartışmalar sadece bugünün meselesi değil, bir gelenek halini almış durumda. Başka partilerin de seçime girmelerine izin verilen ilk seçimlerde başarısız olan CHP, iç tartışmalarını 1946'dan bu yana her seçimde sürdürmüş.

1946 seçimleri sonrası parti içinde yazılan raporlardan biri;

"partiyi hükümet, himaye, muhafaza ve müdafaa etmemeli; bilakis, parti, hükümeti himaye, muhafaza ve müdafaa etmeliydi. Parti hükümet yük olmamalı; aksine, parti, hükümetin yükünü üstlenebilecek durumda olmalıydı. Parti, kudretsizdi ve hükümete muhtaçtı."

CHP içindeki benzer bir iç tartışmayı 1950 seçimlerinden sonra da görüyoruz.

"Parti, millete kendini beğendirmekten ziyade çoğu zaman temsil ettiği iktidarı kullanarak, adeta devlete dayanarak varlığını devam ettirme yolunu tutmuştu. Bu yüzden de kendi başına bir mücadele ve başarı aracı olmaktan çıkmıştı. Otoriter zihniyet, partinin müstakil bir mücadele organizasyonu haline gelmesine engel olmuştu."

Devletin iktidarına kendini yaslayan, siyaset üretmeyen, üretme ihtiyacı duymayan, toplumun taleplerini dinleme gereksinimi duymayan, o sorunları çözmenin anlamına inanmayan, toplumun değerleriyle sürekli alay eden, hor gören, toplumun din ile ilişkisine uzaktan bakan, anlamaya çalışmayan, dini toplumsal ve devlet hayatından söküp atarak modernleşeceğini sanan bir CHP zihniyeti siyasi hayatımızı 90 yıl domine etti.

1946 ve 1950 seçimlerinde yaşanılan tartışma; CHP'nin gerçek bir siyasi parti gibi davranmadığını, sırtını devlete yasladığını, bürokratik iktidarın tüm imkanlarını kullanarak partinin siyasi alanda mücadele yeteneğini/refleksini geliştirmediğini gösteriyor bize. Kendi kaynakları bunlar.

Siyasi arenada tırnaklarıyla kazıyarak mücadele eden, halkın değerlerini özümsemiş, halkın içinden çıkan iktidarlar sandıkta CHP'ye karşı kazandıkça, darbeler, muhtıralar, yargı kararları ve diğer kurumsal vesayetin araçlarıyla CHP hep bürokratik iktidarını korudu.

27 Mayıs darbesi ile Menderesler asıldı, İsmet İnönü Başbakan yapıldı. 12 Mart'ta Demirel indirildi CHP'li Nihat Erim Başbakan yapıldı. Halkın iktidarı ne zaman başa gelse askerler imdadına yetişiyordu CHP'nin. Daha sonraları da bu durum devam etti. 28 Şubat'ta CHP, yanına aldığı ordu ve yargıyla birlikte halka kök söktürdü.

27 Nisan'da siyaset meydanını, AK Parti Cumhurbaşkanı adayını açıklamak istediğinde CHP'li Baykal'ın "sakın ha aday olma" tehditleri süslüyordu. CHP, çözümü ortaklarında bulmuştu yine o dönem. Meclis'in AK Parti adayını oylamasını AYM'ye, yani iktidar ortağına taşıdı. Aynı gece iktidarı paylaştığı diğer ortağı ordu da e-muhtıra vermişti. AYM 367 kararı ile de Meclis'in bugüne kadar seçtiği biçimde Cumhurbaşkanı'nı seçemeyeceğine hükmetti.

Örnekler tarihte çok var. Yani demem o ki, CHP'nin tüm bu süreç boyunca siyaset yapma ihtiyacı hiç olmadı. Parti kapatmalar için AYM'ye, siyasete ayar vermesi için orduya, laiklik için YÖK'e gidiyordu. Halka gitmenin anlamı yoktu. Zira halkı ikna etmek için enerji harcamak lüzumsuzdu.

İşte CHP'nin 1946 ve 1950'de parti içinde hazırladıkları raporları bu yüzden önemli. Devlet olunca parti olmayı unutmuş CHP'nin iktidar olma şansı bu yüzden olmadı hiç. Konu, kimin genel başkan olacağı değil. Konu CHP'nin artık siyasi parti refleksini canlandırması ile ilgili.

Bunu başarırsa, kendini ülkenin yegane sahibi görmekten vazgeçerse (buna mecbur olduğu yani bürokratik iktidarın gerilediği, halkın iradesinin güçlendiği yeni sisteme geçtik) o halde iktidar olmasa da siyaset içerisinde değerli bir yere oturur.

CHP'yi tartışmamızın tek bir nedeni var. Derdiğimiz CHP'yi iktidar yapmak değil. Bizi ilgilendirmez. Derdimiz ülkenin menfaatleri için çalışan, siyaset üreten bir muhalefet partisi isteyişimiz ile ilgilidir. Terör örgütlerinin ağzıyla konuşmayan, darbelere karşı direnişleri itibarsızlaştırmayan, darbeyi gerçekleştirenlere argüman sağlamak için kendini hırpalamayan, diğer ülkelere kendi ülkesini sürekli kötülemeyen, her terör saldırısı olduğunda ülkenin birleşmesini, bütünleşmesini sabote etmeyen, şizofreni ruh halini beslemeyen, siyaset alanının ve milletin iradesinin yegane güç olduğuna inanan, diğer devletlerin ağzıyla konuşmayan, diğer devletlere Türkiye aleyhine argüman taşımayan, halkın taleplerini anlayan, değerlerini anlayan artık kutuplaştırmaktan vazgeçen bir muhalefet istediğimiz için CHP'yi konuşuyoruz. Bunun dışında CHP'nin başarısızlığı bizim ilgi alanımız değildir.

SON DAKİKA