Türkiye, en büyük ve asırlık bir sorununu çözerken, süreci olgunlaştırarak, konuşup tartışarak, süreci dar siyasal platformdan çıkarıp, geniş bir toplumsal zemine yaymak istiyor.
Bu sorunu tek başına yüklenemeyeceğinin farkında olan siyaset, akil insanlarla birlikte barış süreci için ciddi bir çaba gösteriyor.
Hükümet'in çabalarını kamuoyuna en ikna edici şekilde anlatmak da en çok Başbakan Erdoğan'a düşüyor. Kafalarda en küçük soru kalmasın diye Başbakan neredeyse her gün bir konuşma yapıyor.
BDP'nin de bu süreçte barışa verdiği katkılar takdirle karşılanıyor.
***
Ancak CHP ve MHP ısrarla dışarda durmak için çabalıyor.
Anladık ki MHP ve CHP, süreci, öylece uzaktan seyredecek.
Bize de "iyi seyirler" demek düşer.
Niye böyle söylüyorum biliyor musunuz?
İlk günden bu yana "Muhakkak muhalefet de (en azından CHP) çözüm sürecine katkı vermelidir" dedik hep.
Fakat gördük ki CHP de MHP de, ulusalcıların dolmuşuna binmekten ve "Silivri'ye 1-2" diyerek muavinlik yapmaktan vazgeçmeyecek.
Sonra düşündüm de katkı vermiyorlar da ne oluyor? Süreç yürümüyor mu?
Sadece millet "barışa karşı" durdukları için onları bir kenara not ediyor, o kadar.
***
Hem muhalefet, daha önceki açılım süreçlerine, çalıştaylara, TRT Şeş'e, 4+4+4'e, MGK'nın sivilleşmesine, duble yollara, 2010 yılındaki Referanduma, sağlıktaki iyileştirmelere, TOKİ'nin yaptıklarına vs. de karşı çıkmamış mıydı?
Hepsine "Hayır" demişlerdi.
Ne oldu peki? Hangisinde tıkanma oldu veya hangi çalışmalar durdu?
Kanı durduracak bu barış ve kardeşlik süreci de Allah'ın izniyle başarıya ulaşacak ve kaybeden yine kendileri olacak.
***
Geçen hafta Karayılan'ın "PKK 8 Mayıs'ta çekilecek" açıklaması ile birlikte, barış süreci tıkanmadan yoluna devam ediyor. Umutlar daha da yeşerdi.
Ancak bazıları, "vatanı sattınız", "teröristle el sıkıştınız", "ne pazarlığı yaptınız?" demekten vaz geçmiyor.
Şehit analarının da, ölmüş PKK'lıların analarının da yürekleri yansa bile barış için destek verdiklerini görüyoruz. Ama muhalefet, "çok sevdikleri vatanları" için destek vermeyi bırakın "hıyanet" deyip duruyor. Hangi slogan bir ananın tesellisi olabilir ki?
Türkiye büyük bir ülke. Bu sorunu hallederse daha da büyüyecek üstelik de analar, kuzularının düğünlerinde kına yakacak avuçlarına.
***
Bir sürü badire atlattık. Özellikle bizim jenerasyonun çekmediği kalmadı.
Düşünmekten bile korktuk. Düşüncelerimizi söylemek düşüncesi aklımızın ucuna bile gelmezdi.
Çok şükür bambaşka bir ülke artık Türkiye.
Çok şey istemedik ki devletimizden. Saygı duysun insanına, özen göstersin, aşağılamasın, yasaklamasın, o kadar. Biz de o devleti bağrımıza basalım dedik hep.
***
Çok şükür bugün milletle devletin kaynaştığını görüyoruz artık.
Kürtleri, Dindarları, Alevileri, Ermenileri, Rumları ile barışan bir Türkiye.
Biliyorum ulusalcıları, katı laikçileri, koyu milliyetçileri şimdi kızgın bu devlete.
Ama bugüne kadar omurgayı oluşturan en geniş kesimler kızgındı. Ne yapalım biraz da onlar kızgın olsun. İntikam duygusu beslemezlerse onlar da yakında barışırlar devletleri ile.
En azından onların özgüven içinde devlete "kızma hakkı" var. Oysa bizim devlete kızma hakkımız bile yoktu...