Nevruz günü herkesin gözü Diyarbakır'daydı. Yerli ve yabancı basından 500 gazeteci izledi Nevruz'u. Ben ise Van'daydım aynı gün. Gönlü Diyarbakır'da olan ama oraya gidemeyen insanların barış özlemini bizzat gözlemledim.
Hayatımda ilk kez gittiğim Van'da ilk dikkatimi çeken, tertemiz bir kent ve ferah bir hava oldu. İstanbul'un kalabalığından sonra ayak basar basmaz mest olmuştum Van'a. Yıllardır hep görmek istediğim, gönlümün içinde yaşayan Van şimdi gözümün önündeydi.
Depremden sonra Van'ın yaşadıkları, hepimizin yüreğini dağladı ama gittiğimde gördüm ki devlet bambaşka bir Van çıkarmış ortaya. Tez zamanda yaralar sarılmış, insanların gözlerindeki umut ışığı çoktan parlamıştı. Barış süreci ile birlikte o ışık gittikçe parıldamaya, acılar yerini sevince bırakmaya başlamıştı.
Bir gazeteci bilmediği bir şehre giderse ilk bir yerel gazetenin kapısını çalar. Ben de Van Gölü Gazetesi'nden Berat Öner 'in kapısını çaldım. Sağ olsun bana hem Van'ı gezdirdi hem de Van'ın işadamları ile siyasetçileriyle ve Vanlılarla sohbet etmemi sağladı.
Tarihi 21 Mart Diyarbakır Nevruz kutlamaları için çoğu insan Diyarbakır'a gitmişti ancak o iki gün boyunca yine de epey insanla sohbet etme, dertleşme, gelecekten, barıştan, umuttan söz etme şansı yakaladım.
Neredeyse herkes Nevruz'da okunan Abdullah Öcalan'ın mektubunun içeriğinden ve yapılan barış çağrısından dolayı müthiş bir heyecan ve sevinç yaşıyordu.
BAŞBAKAN BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKMAZ
VATSO (Van Ticaret Odası) Eski Başkanı ve Van TV Genel Müdürü Zahir Kandaşoğlu, Öcalan'ın mektubunun çok olumlu olduğunu, 40-50 bin insanın ölmüş olmasına karşın, şimdiye kadar hiçbir siyasi iktidarın Başbakan Erdoğan gibi meseleye samimi yaklaşmadığını söyledi. Kandaşoğlu, "Eğer önceki ler de samimi olsalardı bu gençler ölmezdi. Rahmetli Turgut Özal bu sorunu çözecekti ama ömrü yetmedi. Kürt insanı çok dindar ama maalesef din adamları da zamanında çözüm için katkı sunmadı" diyor.
Kürt ırkçılığına da Türk ırkçılığına da karşı olduğunu söyleyen Kandaşoğlu tespitlerini ve dileklerini ise şöyle sıralıyor: "Bizi hiç kendimize bırakmadılar ki. kendimize gelemedik bir türlü ülke olarak. 30 sene boyunca halk perişan oldu. 30 sene ciddi zulumler yaşadı Doğu. Bu süreç ilk başta konuşulsaydı bugünlere gelmezdik. Bu ülkenin birlik beraberliğini istemeyenler bu sorunu bügünlere getirdi. Başbakan bu işin peşini bırakmayacak ve tarihe geçecek."
BU İŞİN DÖNÜŞÜ YOK ARTIK!
AK Parti Van İl Başkan Yardımcısı Abdulhakim Karabıyık ise son 30 yılda yaşanan tahribatın ve giden 40 bin canın, adına ne denirse densin acılarla dolu bir kardeş kavgası olduğunu ifade ediyor. Binlerce faili meçhulden gelinen nokta için "Bu işin dönüşü yok artık" diyen Karabıyık, "Sayın Başbakanımız bu konuda oldukça kararlı keza Van halkı da öyle. Van'daki herkeste çok büyük bir umut doğdu. Hepimiz kardeşiz zamanında yaşanan acıların hepsi son bulacak inşallah. Biz birlikte Türkiye'yiz" diye konuşuyor.
BELEDİYEDE KÜRTÇE TABELALAR
İnsanların Kürtçe konuşmasının, Kürtçe eğitim görmesinin, tabelalarda Türkçe'nin yanında Kürtçe isimlerin de yer almasının neden ülkeyi böleceğini yıllardır anlayamamış biri olarak Van Belediyesi'ne ilk girdiğimde Türkçe ve Kürtçe tabelalar karşıladı beni. Başkanın yanına randevumuz olmamasına rağmen prosedürlere takılmadan çok rahat girdik. Belediyeye ilk girdiğimde herkes sevinç içinde Öcalan'ın mektubunu konuşuyordu.
MAHPUS BAŞKAN'IN VEKİLİ SABRİ ABİ
İlk önce Van Belediye Başkanı Bekir Kaya'nın yerine vekaleten bakan Sabri Abi'nin odasına gittik. Abi derken soyadını unuttuğum veya samimiyetten öyle dediğim sanılmasın. Sabri beyin soyadı gerçekten Abi. Oldukça sıcak bir karşılamanın ardından soy ismine takılmadan edemedim. Hatta bir yerel yönetici için Abi soy adının çok büyük avantaj olduğunu söyledim. Kendisi de "ben Belediye Başkanlığını vekaleten yürütüyorum. Başkanımız Bekir Kaya'nın hapisten çıkmasını bekliyorum. Haftaya mahkemesi var inşallah çıkacak" diye bir açıklama yaptı.
DÜN ÇEKİNGEN DURANLAR ŞİMDİ HALAY ÇEKİYOR
Newroz' tam da bekledikleri gibi geçtiğini belirten Sabri Abi, "Kürt halkı Öcalan'ın mektubunu bizzat dinlemek için alanları doldurdu. En başından beri Öcalan ve Devlet arasındaki görüşmeler herkes için umut vericiydi. Bütün Kürt halkı o mektuba destek verdi ve arkasında da olacak. Türkiye'de bir değişim görüldü. Düne kadar bu konuda temkinli duran insanlar bile şimdi halay çekiyor sevinçten" diye konuştu.
KÜRTLER, TÜRKLERDEN BAŞKASIYLA YAPAMAZ
Van Belediye Başkan Yardımcısı Abdurrahman Doğar ise 30 yıllık çatışma döneminde birçok insanın evladını kaybettiğini ve en çok da barışı bu evlad acısı çeken, yüreği yanan insanların istediğini söyledi. Şu an muazzam bir umudun oluştuğunu ve bu muazzam umuttan geriye dönmenin çok zor olduğunu vurgulayan Doğar, "Şivan Perwer kasedi dinledim diye kaç defa karakolda gözümü açtığımı hatırlamıyorum bile. O günlerden bugünlere gelmek müthiş bir şey" dedi.
KAÇAN SERMAYE GERİ GELECEK
Sermayenin de artık istikrar istediğini belirterek meselenin iktisadi yönüne de dikkat çeken Doğar, barış süreci ile birlikte bölgeyi terkeden sermayenin de beyin göçünün de geri geleceğine inanıyor. Van'ın yeniden eski kimliğine döneceğini kaydeden Doğar, şöyle diyor: "Hiçbir Kürt ayrılma derdinde olmadı. Ama birileri Batı'ya hep böyle söyledi. Biz omuz omuza hep birlikteyiz. Türkiye yüzünü Avrupa'ya dönmüş modern bir ülke ve Kürtler Türklerden başkasıyla yapamaz.
VAN'DA NELER GÖRDÜM?
Van'da, bölünme diye bir derdin olmadığını, Başbakan'ın gösterdiği çözüm iradesinin büyük takdir topladığını, Öcalan'ın barış konusundaki çağrısının büyük bir heyecan dalgası oluşturduğunu, şiddet ortamından en çok Kürtlerin bıktığını, geleceğe dair umutların yıllar sonra yeşerdiğini gördüm. Van'ın sokaklarındaki güler yüzlerde gördüm….