MERYEM GAYBERİ

MERYEM GAYBERİ

18 Mart 2013, Pazartesi

Biz döndük ülkemize siz de dönün

Bundan üç yıl önce Amerika'da bir restaurantta yemek yerken Türkiye'den bir arkadaşım aradı. Onunla hararetli bir telefon konuşması yapıyordum. Mevzunun konusundan dolayı, bulunduğum ülkeyi de ortamı da unutmuştum. Sesim yüksek tonda çıkmış ki, hemen yanıma yaşlı bir amca geldi. Kırık bir aksan ile Türkçe; "Telefonda Türkçe konuştuğunu duydum, Türk müsün?" diye sordu. Şaşkınlığımı üzerimden atıp "Özür dilerim rahatsız ettim sanırım. Evet Türküm" dedim. Yaşlı amca gözlerinin kızgınlıkla bana dikip o çok az Türkçesiyle "Bizi vatanımızdan kovdunuz, yazık olmadı mı?" dedi.

"I beg your pardon" dedim. "Özür dilerim, pardon, nasıl yani" gibi anlamları olan İngilizce bir şaşkınlık nidasıydı sözlerim.

Cevap verdi bana: -Ben Rum kökenliyim, 6-7 Eylül olaylarında evimizi, iş yerimizi yağmalayıp sopalarla kovdular bizi vatanımızdan!"

Gözlerindeki nefret değildi. Hala yaşadıklarına yönelik bir inanamamazlık ve kızgınlık vardı. Gayrımüslim bir Türkiyelinin, gayrımüslimlerle dolu Amerika'da yaşadığı yabancılığı 60 yıldır üzerinden atamamasına, vatanından kovulmuş olmayı bir türlü kabullenemediğine şahit oluyordum. Amcanın titreyen dudağındaki kızgınlığın arkasında yatan vatan sevgisini çok daha net anlamıştım. Oturup dertleşmeye başladık. Anlattıkça gözleri dolu dolu oluyordu.

***

Onu sakince dinleyip ardından dedim ki: "Çok üzgünüm yaşadıklarınız için. Sadece sizin değil sizler gibi bu ülkeden kovulan Süryani, Ermeni, Kürt, Alevi, Başörtülü onbinlerce insan için. Ama Türkiye eski Türkiye değil. Gelin kendi gözlerinizle görün. Demokrasimizi ve özgürlüklerimizi süratle değiştiriyoruz. Çok değişti artık Türkiye çok!"

Ben son yıllarda bu anlamda katettiğimiz mesafeyi anlattıkça o şaşırdı, o şaşırdıkça da ben daha hararetli anlatmaya başladım Yeni Türkiye'yi. En sonunda da Türkiyeli sade bir vatandaşın davetine nazikçe uyacağını ifade ederek: "İnşallah geleceğim, göreceğim" dedi.

***

O amca Türkiye'ye geldi mi bilmiyorum ama iki gün önce o amcayı bu ülkenin bir Bakanı da "kovulduğu vatanına"davet etti.

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Moskova'da yapılanTurizm Fuarında Türk ve Rus gazetecilerle yaptığı kahvaltılı toplantıda aynen şunları söyledi: "Geçmişte yapılan bir çok yanlış uygulamalar sebebiyle ülkeyi terk etmiş Hristiyan ve Yahudilerin hepisine diyoruz ki ülkenize geri dönebilirsiniz. Geçmişte yapılan bazı yanlışlar olduğu doğru. Ama Türkiye artık o Türkiye değil. Şu ya da bu şekilde Türkiye'yi terk etmiş herkes evine, yurduna dönebilmeli. Eğer bir şekilde dönemiyorsa da bulunduğu ülkede bir sorun yaşadığında ilk başvuracağı yer Türk büyükelçiliği olsun."

***
Ya geçen hafta yanına Türkiye Süryanilerinin lideri Yusuf Çetin'i de alarak İsveç'e giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. İsveç'e göç etmiş 150 bine yakın Türkiyeli Süryaninin de Cumhurbaşkanı Gül'den bir "davet" beklediğini yazdı gazeteler.

Abdullah Gül'ün onlarla buluşması yıllar sonra birbirine kavuşan akrabaların unutulmayan sevgisini gösteriyordu.

***
Ardından Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Sultan Abdülmecid'in torunlarının da aralarında bulunduğu Osmanoğlu ailesinin İngiltere'deki mensuplarıyla bir araya geldi.

Davutoğlu, Osmanoğlu hanedan üyelerini Şeb-i Aruz törenlerine davet etti. Gözyaşartan manzaralar vardı bu buluşmada da. Acı olan şu ki, Osmanlı torunları ülkelerine o kadar uzaklaştırılmıştı ki hiçbiri doğru dürüst Türkçe bile konuşamıyorlardı.

***
Yurtdışına sürgün edilen sadece gayrı müslimler değildi. Öz be öz ecdadımız da sürgün edilmişti.
Hepsinde ortak olan bir duygu vardı: Türkiye'ye düşman olmamak!

Ve onlar konuştukça hepsinde var olan bir ortak duyguyu daha hissettik.

Amerika'da tanıştığım Rum amca da, İsviçre'deki Süryaniler de, Osmanlı hanedan üyeleri de şu ortak duyguda buluşuyordu; Vatana duyulan özlem.

Evet herkes vatanına dönmeli.

Ama en çok da "bu ülkede yaşayan insanlar olarak bizler dönmedik mi ülkemize?

Seviyoruz ülkemizi…









SON DAKİKA