Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

İdrak, rüyaların şiiri

Bir kolumda Atillâ İlhan bir kolumda bilgeler bilgesi İbn Arabi'nin emaneti Sadreddin Konevi. Yürüyoruz şehirlerin şehrinde, denizin kıyıyı öptüğü yerde…
Bir mestânelik var üstümde. Ayılmak için Harem rıhtımının orada kel kafamı rüzgârlara tutuyorum. İlhan'ın saçları, o resimli romandaki romantik eleman gibi üfür üfür. Konevi ise ağır abi! Teenni ehli bir gülümseme akıyor elbisesinin eteklerinden. Sanki o deryanın kıyısında semaha duracakmış gibi. Her şeyi zaten baştan itibaren biliyormuş gibi…
Akşam şehre patlıcan moru cübbesiyle inmiş, cebimdeki izin kâğıdı sokak yasaklarını delmiş. Heyecanlıyım bu düşte…
"Ya sevgili Atillâ İlhan, ne şiirler yazdın efkârdan öldürdün bizi be usta" diyorum dönüp. Neşem yerinde. Cebinden çıkarıp gemici şapkasını kafasına geçiriyor o. "Hangi Sol, Hangi Sağ kitaplarım boş muydu yani?"
"Ben biraz beton kafa olduğum için bazı yazılarını sonradan idrak ettim be şair insan" diyorum. "Yok" diyor "takılıyorum sana. İnsan yaşadıkça olgunlaşıyor…"
Mevlâna'nın kankası Konevi ise suskun. 21. Yüzyılı izliyor tahkik eden gözlerle. Nasıl bir yere ulaştı kurucusu oldukları medeniyet diye! Özenti apartman yığınından biraz utansam da deli gibi merak ediyorum izlenimlerini.
Boş bulunup uzun süredir kafamı meşgul eden şeyi faş ediyorum.
"İdrak" diyorum, "mühim mesele!" Konevi yan gözle beni şöyle bir süzüyor, kolumu dostça sıkıyor…

***


Bu kelimenin öz anlamı: 'Erişmek, yetişmek, kavuşmak, irtibatlanmak ve yakalamaktır.'
Nitekim Amr b. İlyas'ın lâkabı müdrikedir. Kaçan bir deveyi koşup yakaladığı için babası ona 'idrak eden' demiştir.
İdrak kelimesi dilimize Arapçadan geçmiş. Etimolojik olarak D-R-K kök harflerinden oluşuyor. D-R-K kökünün kazandığı diğer anlamlar şöyle: Yağmur damlalarının birbiri arkasında inmeleri, denizin en dip yeri. İzlemek, ardına düşmek, bir şeyin en ucuna erişmek, bir işin sonuna gelmek.
Kısaca, erişmek, ulaşmak, elde etmek, yakalamak…
Konevi'ye göre duyularımızın idraki bize nesnelerin şekil şemailini vermekten başka bir işe yaramaz. Yani maddi âlemin sadece dış görünüşlerini bilmemizi sağlarlar. Ünlü Alman filozofu Kant'ın ifadesiyle, 'Fenomen'lerdir bunlar. Konevi'nin dilinde ise 'zevâhiru'l- eşya'dır, dış yüzdür. Şu hâlde duyu idraki bize maddi varlıkların sadece dış görünüşlerinin bilgisini verebilir…
Akıl yoluyla idrak ise, gerek duyu idraki hakkında aklın vereceği hükümlerle olsun ve gerekse aklın kendine mahsus olarak yaptığı akıl yürütmeler, kıyaslar ve ispatlarla olsun, o da eşyanın nicelik, biçim ve belirtilerini idrak etmekten ve bunları soyutlama çabasından ileri gidemez. Şu hâlde hem duyu ve hem akıl idraki bize maddi âlemin görünüşünün ötesinde bir idrak sağlayamaz.
Konevi bu konuda İbn Sina ile aynı görüşte olduğunu bizzat açıklar:
"İbn Sina'nın da eserlerinde eşyanın hakikatini bilme beşer kudretinin dışındadır. Duyu ve akıl idrakinin kifayetsizliği insanın sınırlı bir yaratılışa sahip olmasından kaynaklanır. İnsan sınırlarından kurtulamaz. Dolayısıyla onun idraki da kendisine hâkim olan asgari yeteneklerden dolayı eksik kalır!"

***


Bu mevzu tek yazıda bitmez, diye düşünüyorum. Zaten Atillâ İlhan da limandaki kayaların üstünde zıp zıp şiir söyleyerek uzaklaşıyor: "Nerede ne zaman kaç kere yaşadık / nasıl bir sevdaysa eskitilememiş yıllar / bitirdiğimiz her şeye yeniden başladık / dudaklarımızda birbirimizden mısralar…"
'İdrak ne ağır mevzuymuş be usta!' demek için etrafta Konevi'yi arıyorum, yok! Toz olmuş.
Bir düşün alacakaranlığında, ruhumun limanında tek başınayım. Belki de insan hakikatleri rüyasında idrak ediyordur, diye geçiriyorum içimden…

***


Meraklısına: Devam edeceğim. Şu makaleden yararlandım; Konevi'nin düşüncesinde idrak ve hakikat bilgisi/ İsmail Yakut/Dergipark.org.tr

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA