Yani bu kadarı da olmaz artık.. Geçen hafta korkunç bir kaza oldu, Türkiye'de hatırlayanınız var mı?. Çıkarsa şaşarım.. Çünkü Türk gazeteleri bu kazayı saklamak için ellerinden geleni yaptılar..
Yedi ölü, kırk dört yaralısı olan bir kaza bu.. Amerika'da, İngiltere, İtalya, Almanya'da olsaydı, yer yerinden oynamıştı.
Yıllar önce benzeri kaza Fransa'da olmuş, ülkenin en büyük otobüs şirketi kapatılmış, İçişleri Bakanı da istifa etmişti..
Dördüncü Güç, medya işte oydu...
Bizimkiler, düm düz yolda, uyuyan şoför yoldan çıktığı için üstelik devrilen otobüs kazasını geçin manşet yapmayı minnacık minnacık verdiler.. İç sayfalarına taşıyan kısa haberler arasında veren oldu.. Cumhuriyet mesela.. Hiç vermeyen oldu, Milli Gazete mesela..
Biri sağdan, biri soldan..
Ve tüm bu haberi ufaltma yarışındaki gazetelerin hiç birinde, kazayı yapan şirketin adı yer almadı. Hiç, ama hiçbir gazete, bu konuda haftalardır savaş veren Okul Temsilcisi Faruk Bildirici'nin gazetesi Hürriyet, benim gazetem Sabah dahil hiç birimizde bu korkunç kazayı yapan şirketin adı geçmedi.. Ayni günlerde Tahran'da düşen, iç hatlar seferi yapan İran Hava Yolu Şirketi'nin adı, çok lazımmış gibi, her gazetede yer alırken..
Bütün gazetelerde kaza resimlerinde otobüs üzerindeki şirket adı, özenle gizlendi. Ya isim okunmasın diye oraya bir adam dikildi, ya da ismin üzeri beyaz boya ile örtüldü.
Bütün Türkiye'de şirketin adının göründüğü resmi yayınlayan tek gazete Takvim'di. Ordan okudum..
Şirketin adı HAS!.. Ben tamamını yazdım ama, yarın gazetede "H." diye okursam da şaşmam!..
İçişleri Bakanı mı ne yaptı?.
Haberi bile yoktur, inanın!..
Senin medyan işbirlikçi gibi davranırsa, İçişleri Bakanı'nın niye umurunda olsun ki?..
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!..
Bu ülkede trafik nüfus planlama aracı sanki.. Bayramlarda yüzer yüzer, normal günlerde onar onar ölüyor, biner biner sakat kalıyoruz.. Başbakan niye "İlle de üç çocuk" diye bağırıyor, sanıyorsunuz?.