Çocukken bayramları çok severdik, Ağabeyimle.. Ulusal Bayramlar, şölenler, şenlikler, hele biz çocuklar için, hele radyonun bile parazitli iki kanal olduğu devirlerde, törenler, çiçek ve fener alayları, özel çocuk etkinlikler nasıl önemli, nasıl değerliydi. Dini bayramlar ise, bol harçlık alıp bayram yerine koşmak demekti.. Bir de, ailenin bir araya toplanması.. Sadece altı kişilik bizim küçük ailemiz değil ha.. Büyük aile.. Gelen, gelebilen kim varsa..
Kilis'te bir Kurban Bayram'ında, anneannemin evinde kurulan masanın etrafında 50 kişiye yakın vardık, hiç unutmam. O kadar kalabalıktı ki aile, biz çocuklara ayrı masa yapılmıştı hatta..
Babamın köyünde, Manyas Çavuşköy'de bir bayramda, baba tarafım, anne tarafımdan gelenlerle 40 kişiden fazlasını ağırlamıştı babaannem, bir Şeker Bayramında..
Gene bir Şeker Bayramı'nda, İstanbul Erenköy'de oturan Paşa Dayı'ya gitmiştik, el öpmeye.. Hep beraber çıktık. Kadıköy'e gitmek için tramvaya bindik.. Biz binerken boştu vagon.. Biletçi geldi.. Babam bir kağıt para uzattı. Biletçi "Kaç tane efendim" diye sorunca babam güldü..
"Bütün vagonu say!.."
35 bilet almıştı o sabah, babam!..
Çocuk aklımla yavaş yavaş kavramaya başlamıştım.. Milli bayramlar coşku, dini bayramlar sevgi demekti..
Sevgi duyusu aile içinde başlıyordu.. Doğdunuz günden itibaren.. Aile bağları kuvvetli olduğu zaman, bu sevgi de büyüyor, derinliğine yerleşiyordu. Aile sevgisi bütün sevgilerin başı, başlangıcı oluyordu..
Bu sevgi içinde büyüdüğünüz zaman, o kenetlenmiş aile içinde kendinizi hep güçlü hissediyordunuz.. Yalnız olmadığınızı biliyordunuz, bilincinize "Sevgi" kazındığı için..
Sevgili ağabeyim Öcal, uzun zamandır unuttuğumuz geleneği yeniden başlattı.. Kemal'in eşi Nükhet ile işbirliği yaparak, Bayram Kutlamalarını yeniden başlattı.
Bayram yaza denk gelmişti. Sadece yaza değil, Bodrum Festivaline de.. Kemallerin zaten Bodrum'da evleri var. Öcal Ağbimler İzmir'den, ben de İstanbul'dan gelince toplandık kendiliğinden.. Sürprizi ağbimle Nükhet yaptılar. Bayram sabahı gittik ki, mendiller.. İçinde bir liralar, çikolatinler, minik armağanlar.. Ağabeyim her elini öpene bir düğümlü mendil veriyor..
Öyle hoşumuza gitti ki, sürdürdük. Kurban Bayramı'nda İzmir'de toplandık..
Bu Şeker Bayramı'nda gene Bodrum'da..
Nükhet'in kahvaltıları harikadır zaten.. Bizi davet etti.. Gittim, bir baktım, Yalıkavak'taki ev şenlik yeri.. Ağbim, Özay baş köşede.. Kemal'in oğlu Önder, gelini Miray, kızı Zeyno orda.. Nebiller davetli, orda.. Nebil ve eşi Nehir aileye çoktan katıldı zaten.. Sevgili gitarist dostumuz Serdar ve Ece de ailedenler gene çoktandır.. Onlar da orda.. Ercan zaten ağbimin en has adamı, orda..
Nasıl sığdık bilmiyorum ama, dünyanın en lezzetli kahvaltısını yaptık ve el öpme töreni başladı.. Ağbimin elini öpen, mendilini alıyor, yanına oturuyor. Böylece, herkes, herkesle bayramlaşmış oluyor..
Benim mendilden param çıktı, bir lira.. İki tane misket çıktı, cam.. Biz çocukken en kıymetli şeydi cam misket.. Toprak bilyelerle oynardık, cam bilyesi olan hava atardı. Simgesiydi çocukluğumuzun.. İki çikolatin.. Hemen ağzıma attım.. Çocukken babam minik bir paket çikolatinle eve gelir, ağbimle bana pay ederdi. Ağbim anında yer, ben saklardım.. Ama ağbim sakladığım yerde bulur, onları da yerdi. 70 yıl sonra akıllandım artık..
Bir de minik porselen.. Üzerinde boyanmış bir resim var.. Ağbim açıkladı..
"Hepinizin mendilinden çıkan bu minik porselenleri Nükhet birer birer, bugün için, sizler için boyadı.. El yapımı, göz nurudur. Sanattır.."
Güzelliğe bakar mısınız?..
Sonra Serdar gitarını aldı eline..