Üstad Radi Dikici, 50'sinden sonra üç koca bulan Bizans İmparatoriçesi Zoe'nin renkli öyküsünü geçen hafta anlatmaya başlamıştı.
Bu hafta devam ediyoruz.
***
İmparatoriçe Zoe, tarihte
Zoe Porphyrogetina olarak anılmaktadır. Bu onun imparatorluk sarayının erguvan renkli odasında doğmuş olduğu anlamına gelmektedir.
Bu nedenle imparatorlukta her zaman önemli kişidir ve taht için daima önde gelen bir isimdir. Ama o bütün hayatı boyunca devlet işleri ile hiç ilgilenmez. Toplumsal hiçbir olayın içinde de değildir. Onun yaşamının amacı şık giysiler giyinmek, mücevherler takmak ve kokular sürünmek, günün önemli bir kısmını makyaj yaparak geçirmek ve Bizans modasına öncülük etmektir.
Bir giydiği giysiyi ikinci defa giydiği görülmemiştir.
Sürekli olarak fiyatı ne olursa olsun dünyanın her tarafından pahalı kumaşlar, taşlar ve kokular getirtir. Ama ortada inanılmaz bir durum vardır.
İmparatoriçe Zoe kadar Bizans tarihinde Konstantinople halkı tarafından sevilen başka bir imparatoriçe de yoktur.
Bunun açıklamasını da hiçbir tarihçi de yapamamıştır.
Babasından önce 49 yıl hüküm süren Zoe'nin amcası "Bulgarkıran"
II.Basil döneminde imparatorluk tarihinde görülmemiş zenginliğe kavuşmuş ve ne ilk koca Romanus'un anlamsız inşaat faaliyetleri ve gereksiz savaş hevesi, ne de Zoe'in alabildiğince çılgınca harcamaları hazineyi boşaltmaya yetmemiştir.
Ancak ikinci koca Mikail gidişin kötü ve geleceğin zorluklarla dolu olduğunu görünce, ilk iş olarak Zoe'nin harcamalarına son vermiştir.
1035 yılından itibaren Zoe için zor günler başlar. Ancak Mikail'in yaşadığı 6 yıl boyunca durumu kabullenen imparatoriçe asla herhangi bir entrikanın içinde olmaz.
İşin en enteresan tarafı, IV.
Mikail'in devlet işlerine verdiği önemdir. Birdenbire omuzlarına yüklenen imparatorluk görevi sanki onu bir anda olgunlaştırır, sorumluluk duygusuyla donatır.
Finansman ve vergi işlerini ağabeyi Orfanotrofus'e bırakır. Dış politika ve orduyla ilgili her konuyu kendisi üstlenir. Eğitimi yetersizdir ama, öğrenme hevesi vardır ve imparatoriçenin boyunduruğundan kurtulduktan sonra, son derece etkili bir yönetim anlayışı sergilemeye başlar.
Asla önceki İmparator III.
Romanus gibi hayalperest değildir, aksine tam bir gerçekçidir.
Beklenmedik şekilde o derece her şeyin üstesinden gelmeye başlar ki, giderek tahta çıkışındaki yaşananlar unutulmaya başlanır. Zaman zaman yakalandığı sara krizleri dışında sanki tükenmez bir enerji sahibidir.
Dürüstlüğü de dillere destan olur.
Aldığı ve uyguladığı kararlarda gerçek bir adalet duygusuyla hareket eder. Halkın duygularını öğrenmek için geceleri kıyafet değiştirerek Konstantinople sokaklarında dolaşmaya başlar. Ancak önemli bir kusuru vardır, hasta olmasına rağmen çok kere içkinin dozunu kaçırır.
1040 yılı geldiğinde dış sorunları çözümleyen ve Bulgar seferinden başarıyla dönen imparatoru Konstantinople halkı parlak bir törenle karşılar.
Esasında hastadır ve atının üzerinde zorlukla durmaktadır.
Uzun sürmez.
Sara nöbetleri sıklaşır. 10 Aralık 1041 Perşembe günü ölür.
Ortaya yine imparatorluk sorunu çıkar.
Bu defa çözümü Mikail'in ağabeyi Orfanotrofus bulur ve yakın akrabası olan bir başka Mikail'i imparatoriçeye tavsiye eder. Onun önerisi üzerine imparatoriçe, Haliç'teki gemi yapım tezgahlarında kalafatçı olarak çalışan Mikail'i evlat edinir.
O da Bizans'ın yeni imparatoru olur.
Başına nasıl bir bela aldığını bilmeyen Zoe, 6 yıl sıkıntıdan sonra rahata ermiş gibidir.
Kalafatçı V. Mikail Bizans İmparatorluğu tarihinin imparator olarak en niteliksiz, düzeysiz, karaktersiz ve iki yüzlü bir kişisidir. İlk kazığı onu tahta geçiren kişiye yani Orfanotrofus'a atar ve onu görevinden atıp, Midilli'ye sürer. İkinci sırada, başta önünde saygı ile eğildiği, her emrini yerine getirdiği Zoe vardır. Önce saray hazinesini kullanma imkanını elinden alır. Bunu kafi görmez. Onu sarayın bir odasına hapseder. Bu da yetmez. Düzmece delillerle Zoe'yi kendisini zehirlemek iddiası ile mahkum ettirip, kafasını kazıtarak Büyükada'da bir manastıra kapatır.
Ama hesabı yanlıştır.
Konstantinople halkını derinden yaraladığını fark etmemiştir. Halk ayaklanır. Saraya doğru yürümeye başlayınca, Zoe çabucak Büyükada'dan getirilir. Ayrıca kız kardeşi Theodora da manastırdan çıkar gelir. 19 Nisan 1042 Pazartesi gecesi Ayasofya'da yapılan törene katılırlar. Patrik, yöneticiler ve senato onları devletin gerçek yöneticisi olduğunu ilan eder. Mikail ise imparatorluk görevinden atılır. Gözlerine mil çekilerek sürgüne gönderilir.
Böylece Bizans İmparatorluğu tarihinde ilk kez iki kız kardeş devletin yönetimini üstlenirler. Ama bu uzun sürmez, Zoe'ye yeni bir koca gerekmektedir.
(Haftaya bitiyor, yaşanmış öykümüz. )