Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) ilişkin düzenlemelerde eksikler bulunabilir. Ama bunu, "yargı ele geçiriliyor" sloganıyla topyekûn reddetmek hatalı bir tavır.
Bugünkü haliyle, hem Anayasa Mahkemesi'nin, hem de HSYK'nın bütün üyelerini cumhurbaşkanı ya re'sen, ya da gösterilen adaylar arasından seçiyor.
Peki yeni düzenleme ne getiriyor? Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi'nin 19 üyesinin 16'sını seçiyor; 3'ünü ise Parlamento seçecek. Cumhurbaşkanı, 9 üyeyi, yargı organlarının gösterdiği adaylar arasından seçecek, 7 kişiyi ise re'sen belirleyecek. (1982 Anayasası'nda, 11 asıl ve 7 yedek üyeden, 3 asıl ve 1 yedek üyeyi, cumhurbaşkanı, üst kademe yöneticiler ile avukatlar arasından gene re'sen belirliyordu.)
Anayasa Mahkemesi'nin yapısındaki bu değişikliğin "Yargı ele geçiriliyor" diye yorumlanmasına imkân var mı? Belki, cumhurbaşkanının, hiçbir kıstasa bağlanmadan, 2 vatandaşı da Anayasa Mahkemesi'ne ataması tenkit edilebilir; burada bir düzeltme istenebilir veyahut Parlamento'nun sadece 3 üyeyi seçmesi az bulunabilir. "Parlamento'nun üye seçerken mutlaka nitelikli çoğunluğun kararının aranması gerekir" denilebilir. (Teklifte, ilk iki turda nitelikli çoğunluk, üçüncü turda ise en fazla oy alan aday seçiliyor.)
Eleştirilerle katkı sağlamak yerine, hem CHP, hem de yargı organlarının başkanları siyasi pozisyon alıyor. Bu, üzüntü veren bir durum.
***
Getirilmek istenen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ise, bugünküne göre çok daha demokratik ve katılımcı bir yapıya sahip. 19 üyenin sadece 4'ünü cumhurbaşkanı seçiyor. (Bugün hepsini cumhurbaşkanı seçiyor) 15 üye ise, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay Genel Kurulları, Adli Yargı ve İdari Yargı'ya mensup hâkim ve savcılar tarafından seçiliyor. Bir başka ifadeyle, Kurul'da yargı tarafından seçilen üyeler açık ara önde. Ayrıca, hâkim ve savcıların görevlerini yasa ve yönetmeliklere uygun yapıp yapmadığını inceleme ve soruşturma yetkisi Adalet Bakanlığı müfettişlerine değil, Kurul müfettişlerine veriliyor. Bu da çok önemli bir adım.
Yeni düzenleme eleştirilmez mi? Elbette eleştirilir. Beklenenin ve Batı'da görülen örneklerin aksine, Parlamento hiçbir üye seçmiyor. Neden? Meselâ denilebilir ki,
"Niçin cumhurbaşkanı hâkim ya da savcı olmayan 4 üye seçebiliyor?" ya da
"Neden yetkileri azalmış olmakla birlikte, hâlâ Adalet Bakanı Kurul üyesi?" Ama Türkiye'de böyle yapılmıyor. Akıllara durgunluk verecek söylemler ortaya atılıyor. Meselâ, HSYK Başkanvekili Kadir Özbek,
"Taslak bu haliyle geçerse, devletin temeli ve çatısı çöker" diyebiliyor. 1982'den beri, hâkim ve savcılar fevkalâde antidemokratik bir kast sistemiyle yönetilmiş. Devletin temeli ve çatısı buna rağmen çökmemiş de, HSYK'da temsil genişletince mi, çöküntü başlayacak? Evet, Yüksek Yargı'nın imtiyazlı durumu kırılıyor. Her kademedeki hâkim ve savcıların seçimlere katılması ya da HSYK'ya seçilmesinin yolu açılıyor.
"Biz, Yargıtay ve Danıştay üyelerini seçeriz. Yargıtay ve Danıştay üyeleri bizi aday gösterir" şeklinde özetlenebilecek
"emme basma tulumba" devre dışı bırakılıyor. Ben bunun adına Vaka-i Hayriye derim.