"Tenis bitti" diyorum, kızıyorlar.. Servis çizgisinin arkasına çekilip gelen topu çevirmek, sayı almak için rakip hatasını beklemenin adı oldu, bu nefis spor..
Ben 17 yaşında tenis izlemeye ve yazmaya başladığımda, Ankara ve İstanbul kortlarında, kaybedilen topla kazanılan sayıyı alanı alkışlayana ayıplayan gözlerle bakardı millet.
Şimdi çift faulden sayı kazanan alkışlanıyor, Wimbledon'da, Roland Garros'ta..
Yılın son Grand Slam turnuvası Amerika Açık.. Onu da izliyorum.
Çizgi arkası bekleyen iki korkak, topu 20 kere birbirlerine attılar mı "Harika ralli" diyor sunucu. Halt harika.. O topları ben de atar, karşılarım.. Bu mu tenis?.
Böyle oynanınca, herkes herkesi yeniyor. Vuruş sayısı değil, kalitesi, güzelliğidir, önemli olan..
Dün sabah itibarıyla kadınlarda yarı finalist dört oyuncu belli oldu. En iyileri 5 numaralı Svitolina. Öbür tarafta en iyisi de 13 numara.. Yani en iyi final, 5 ile 13 arasında oynanacak. Ötekiler.. Başta 1 numara Halep, birinci turda gitti. Gerisini anlayın.
Erkeklerde en iyi final Nadal (2) ve Medvedev(5).. Federer, Jokoviç, elenip gittiler bile..
Hafta sonum kurtuldu, hiç değilse.. Ekran başında olmak zorunda değilim..