"RTÜK'ün cezalandırma yerine denetleme ve düzenleme, yönlendirme işlevinin öne çıkarılması gerektiğine inanıyorum. Radyo ve televizyonlara sürekli ceza vermenin evrensel yayıncılık standartları ve etik ilkelerin uygulanmasında yeterli bir araç olmadığını geçmiş deneyimler kanıtlıyor."
Bu sözler, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından RTÜK üyeliğine seçilen gazeteci Faruk Bildirici'nin yayınladığı "RTÜK'te Başlama Mesajı"ndan alındı.
Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi iken gazetesindeki aldatmacalara en sert karşı çıkan adamdı Faruk Bildirici dostum. PR anlaşmalarıyla, para karşılığı haber, röportaj, yazı yazdığını itiraf eden bir gurubun Amiral Gemisi'nde doğru söyleyeni tutarlar mı?.
Kovdular..
İyi ki kovmuşlar.. Şimdi çok daha önemli bir yere "RTÜK üyeliği"ne getirdi TBMM onu..
O da göreve çalışmasının temel, yasal, anayasal ve sosyal ilkelerini açıklayan bir mesajla başladı.
İşte o mesajdan beni en çok ilgilendiren, en çok heyecanlandıran satırlar bunlar..
"Cezalandırma yerine, denetleme ve düzenleme, yönlendirme işlevinin öne çıkarılması.."
Televizyonlarımızda halkı eşek, resmen ve şeddeli "eşşek" yerine koyan uygulama bütün kanallarda sürüyor. Bütün şiddeti ile sürüyor. Çünkü RTÜK'ün elindeki cezalandırma sistemi, 81 milyonun eşek yerine konmasını önleyemiyor.
Konumuz "Reklam Yönetmeliği" ve başta, "A'dan Z'ye" halkı kandırma üzerine kurulu uygulamalar..
Hangi kanalı açarsanız açın, fark etmez..
Saat 19.00'da Ana Haberler başlar.. 19.45'te Ana Haber sunucusu, dikkat buyurun kanalın ana haber sunucusu olarak en inanılması, güvenilmesi gereken adam, kadın, tam da gözlerinizin içine bakarak yalan söyler..
"Reklam.. Devam edeceğiz." 15, tam on beş dakika bitmez tükenmez reklam ve tanıtımları izlersiniz. Sonra az önce size "Ayrılmayın. Devam edeceğiz" diyen sunucu, hiç utanmadan, hiç sıkılmadan ekrana gelir ve gözlerinizin içine baka baka "Bu akşamki bültenimiz bu kadar. Yarın görüşmek üzere" der.
Aslında o reklamdan sonra haberlerin devam etmeyeceğini en başta kendisi, sonra bütün Türk milleti, en sonra da RTÜK üyeleri bilir ama bu oyun senelerdir sürer gider.
Bu köşede çok yazdım, çok uğraştım. "Haberci bile bile yalan söyler, RTÜK buna göz yumar mı?" dedim.
Zamanın RTÜK Başkanı "Biz ne kadar sıkı yönetmelik yapsak, kanallar bir yolunu buluyor" deyince rezillik diz boyunu aştı, boğazımıza geldi. RTÜK "Ben acizim" derse, Yalancı durur mu artık?.
Sevgili Faruk, bugün RTÜK'te benimle ayni düşünen ama tek başına çare üretemeyen bir başkan var.. Ebubekir Şahin..
Onunla da iş birliği yapabilirsin.
Mesajında dediğini yap.. Ceza, meza çözmüyor sorunu. Yeni bir düzenleme gerek, 81 milyonun eşşek yerine konmasını önlemek için..
Amerikan, İngiliz, Alman, İtalyan, Fransız televizyonları nasıl çözmüşler sorunu.. Oralarda insana nasıl "insan" muamelesi yaptırıyor yönetmelikler?.
Amerika'yı yeniden keşfe gerek yok.. Bir inceleme.. El oğlu nasıl yapıyor, bak.. Aynen al..
Medeni Kanunu İsviçre'den, Ceza Kanunu'nu İtalya'dan almadık mı?.
TV Yönetmeliği'ni de, madem biz bu işi beceremiyoruz, birinden alır uygularız..
İlk işin bu olsun Faruk!.
İlk işin bizi, ekran başına geçen milyonla insanı, "eşşek" yerine konmaktan kurtarmak için kolları sıvamak olsun!.