MFÖ, yani Mazhar Fuat Özkan'dan bahsedeceğimi anladınız tabii.. İşi "Mazhar/ Fuat, yani "Kaygısızlar" diye alırsanız, 50 yıl hatta..
Benim tanışmam, dost, arkadaş olmam, 1980'li yılların başında Erkekçe dergisini çıkarmak üzere İstanbul'a gelmemle başladı..
Son yıllarda Fuat'la sık sık buluşup yemek yer olduk.. Konuşacak ortak o kadar çok şeyimiz var ki, 40 yıldır.. Onlar MFÖ iken, ben MF3'ün, yani Modern Folk Üçlüsü'nün meneceriydim..
Sonra bir müthiş gurup daha geldi, Anadolu Pop yapan.. Dönüşüm.. O efsane Kizroğlu ile.. Nasıl tatlı, nasıl dostça bir rekabet vardı aramızda..
O kenetlenmiş dostluklar işte hala süren..
Rekabeti dostça yaparsan, hem kendin gelişirsin, hem de rekabet ettiğin dalda, mesela işte böyle, kültür ve sanatta ülkenin de gelişmesine hizmet edersin.
MFÖ'yü uzun zamandır izleyemiyordum.
Ne zaman konserleri olsa, ben ya İstanbul dışında oluyordum, ya da çok önemli başka bir işim..
Geçen hafta yemek yerken Fuat "Bu perşembe Açık Hava'da yerini ayırttım, tamam" deyince atladım..
"İki elim kanda olsa geleceğim.." Perşembe gecesi Açık Hava tıklım tıklımdı..
Tek boş yer yok..
Düşünün 40 yıldır böyle MFÖ'nün konser alanları.. 40 yıldır dolu ve 40 yıldır kalabalık her şarkılarına eşlik ediyor.
Çünkü her şarkıları ezber biliniyor..
7 bin kişilik doğal koro yetmemiş, bu konserde bir de yenilik yapmışlar.. Arkalarında da 20 kişilik bir Turhan Yükseler Korosu var.. Turhan dost da klavyede zaten..
Konseri başından sonuna, hem de nasıl tatlı, nasıl içten, nasıl şakalarla dolu, Mazhar sundu..
Açılış parçaları "Yalnızlık ömür boyu"nu anlatırken, "1984'te bir albüm yaptık. Dostlarımız 'satmaz' dediler..
Gene de yaptık..
100 yılın plağı seçildi" dedi.
En önde oturuyorum.
Güldüm..
"Satmaz" diyenlerden biri de bendim çünkü..
Ellerinde bir kasetle bana geldiler bir gün, Erkekçe'ye.. "Bak" dediler..
"Bu yeni albümümüzün kaseti, bir dinle de fikrini söyle.." Kasetin yanında bir kağıt, kağıtta seçtikleri şarkıların listesi var. Listeye baktım.
"Bu albüm satmaz" dedim.. "Yahu daha dinlemedin bile" dediler..
"Gerek yok" dedim.. "Sizin en güzel, en muhteşem şarkınız 'Güllerin İçinden' yoksa, o albümü o zaman ben bile almam.." İkiletmediler bile.. "Sen öyle diyorsan, mesele yok.
Onu da koyarız" dediler..
Koydular.. Ve sonucu biliyorsunuz..
"Güllerin içinden.." hala her konserlerinin doruklarının başında geliyor.. Her defasında salonu yıkıyor..
Mazhar onu da anlattı..
"Fuat'la bir şarkı yaptık, 1971 yılında.. Bir kişi hariç, kimse farkına varmadı yıllarca.. O şarkı Güllerin İçinden dedi. O kişi de, şimdi karşımızda oturan Hıncal Uluç!." Nasıl muhteşem bir program yapmışlar..
Bizim gibi eski kuşaklar ve romantikler için klasik şarkıları, gençleri avuçlarının içine alan, coşturan, ayaklara fırlatan muhteşem Özkan ve Fuat soloları ile, çılgın müzikler..
Ama tümünde ortak olan şey "Eğlence!." Gelenler eğlenecek.. "Dün gece ne eğlendik, ne eğlendik" diye anlatacaklar tüm dostlarına.. Benim burda anlattığım gibi..
Seyirciyi eğlendirmek için, önce sen eğleneceksin.. Nasıl eğlendiler üçü.. Nasıl birlikte eğlenen üç can kardeş çizdiler sahnede, sarılarak, kucaklaşarak, takılarak.. Müthiş çalar, müthiş söylerken, müthiş de komedyen oldular..
İşte 40 yıldır her salonu, hem de her şarkılarına eşlik eden binlerce 7'den 70'e gençlerle doldurmanın, doldurabilmenin sırrı!.
Mazhar!.. Fuat.. Özkan!..
İyi ki varsınız!. İyi, dostum, kardeşim, arkadaşımsınız!.
"19" diye bir şarkınız var, o gece finale doğru söylediniz.
"Ne güzel şeysin sen Hep yaşın 19 Gel yanıma sar beni Bugün varız yarın yokuz." Yarını bilmem ama, perşembe gece yarısından sonra beni eve "19 yaşında" gönderdiniz, çocuklar!.
Çok yaşayın e mi!.
...
NOT.. İzmir anılarımız seçim gümbürtülerinden sonra SALI günü devam edecek.